Ana SayfaModaKarin Gustafsson ile COS üzerine

Karin Gustafsson ile COS üzerine

Öncelikle koleksiyonunuz oldukça temel ve kalsik parçalardan oluşuyor ama kendine has bir stile ve vizyona da sahip. Bu karışıma nasıl ulaşıyorsunuz?
Bence bizim için en önemlisi hem tasarım, hem de kullanılan materyaller açısından en yüksek kalitede ürünler tasarlamak. Her sezon pazarlama ve erkek giyim koleksiyonunun baş tasarımcıları ile birlikte koleksiyona yön vermek üzere sanat ve mimariden ilham alan bir rota belirliyoruz. Bir koleksiyonda her türlü okazyona uyacak parçalar sunmak bizim için çok önemli. Rahat parçalardan klasik ve bir partiye giderken giyebileceğinizi kadar şık parçaların bir arada bulunduğu koleksiyonlar yaratmaya çalışıyoruz. Aslında koleksiyonlarımızı oluştururken esas amacımız klasik parçaları yeniden yorumlayarak gardıropların olmazsa olmazı zamansız ve modern parçalar yaratmak. Dediğiniz gibi, koleksiyonlarımızda gömlek gibi klasik parçaların yansıra sezonluk trend parçalar sunuyoruz. Bu parçalar sanat ve mimari tasarımlardan oldukça güçlü bir şekilde esinlenen ürünler oluyor, yeni materyaller kullanarak güçlü siluetler yaratmaya çalışıyoruz.  
Markanızın adı oldukça kolay, Collection of Style. Bu ismi nasıl belirlediniz?
Bu isim H&M şirketler grubundan geldi. Projenin en başında pazarda COS gibi bir marka için yer olduğunu tespit ettiler, gerçekten yüksek kaliteli ama uygun fiyatlı ürünler için bir boşluk olduğunu görmüşlerdi. Bu isim aslında projeye verilen geçici bir isimdi ama sonrasında kullanmaya devam ettik çünkü markaya gerçekten mükemmel bir şekilde uyuyor. 
İlhamınızı sanat ve mimariden aldığınızdan bahsettiniz, COS mağazalarına girdiğimizde bunu güçlü bi şekilde hissedebiliyoruz. Bunun markaya etkisinden bahsedebilir misiniz?
Müşterilerimizin bizimle aynı ilgi alanlarına sahip olduklarına inanıyoruz. Bizi düşündüren ve bize ilham veren bir şey gördüğümüzde bunu müşterilerimizle de paylaşmak istiyoruz. Belki mağazalarımıza girdiğinizde hissettiğiniz şey budur, ilham aldığımız alanlar markanın tüm iletişim noktalarında müşteriye iletiliyor diyebiliriz. Sık sık vitrinlerimizde genç tasarımcıların ürünlerine yer veriyoruz ya da sanatçılarla yaptığımız işbirliklerini mağazalarımızda müşterimizle paylaşmaya çalışıyoruz. Sessiz bir şekilde sevdiğimiz şeyleri müşterilerimizle paylaşmayı çok seviyoruz, çünkü dediğim gibi onların da bizimle aynı şeylerden hoşlandığına inanıyoruz. 
Mimarlarla işbirlikleri yaptığınızı biliyoruz, örneğin Serpentine Gallery…
Evet, Snakitecture ile işbirliği yaptığımız Milano’dan yeni döndük. Snarkitecture New York’ta kurulmuş genç bir mimari tasarım stüdyosu. Milano’dan önce ise Hong Kong’daydık. Andre Fu adında bir mimar ile işbirliği yaptık, Hong Kong’un siluetinden ilham alan muhteşem bir enstalasyon gerçekleştirdi. Doğayı mimarı şekiller oluşturmak için bir araç olarak kullandı ve çok güzel bir sonuç çıktı ortaya. Bu yaz ise 3. Kez “The Park Nights” etkinliği için Serpentine Gallery ile işbirliği yapacağız.
Peki bu işbirlikleri size neler kazandırıyor?
Gerçekten sanat ve mimariden ilham aldığımız ve yeni sergileri takip ettiğimizden bu işbirlikleri bize çok doğal geliyor. Ayrıca daha önce de dediğim gibi müşterilerimizle buluşmanın güzel bir yolu. Onlarda genellikle bu tür etkinliklere katılıyor, Milano, Serpentine ve Hong Kong’da birçok müşterimizle karşılaşıyoruz. Dünya ile bizi düşünmeye iten herşeyi paylaşıyoruz.  
H&M ve COS farkı ne?
Satış fiyatları birbirlerinden farklı ve oldukça farklı koleksiyonları var. Bizim fiyatlandırmamız çok farklı bir ürün üzerinden yapılıyor. H&M’in ise çok daha geniş bir koleksiyonu var. Bizim amacımız daha çok ömrü bir sezondan fazla sürecek zamansız parçalar yapmak. Birçok farklı materyal ile çalışıyoruz ve koleksiyonda hem zaman için insanı dokunmaya iten bir faktör oluyor. Çünkü bir kıyafetin hem duruşuna hem de kullanışlı olmasına dikkat ediyoruz. Bunlar bizi biz yapan faktörler, tabiiki bir de en kaliteli ürünleri en uygun fiyatlarla müşterilerimize sunmaya çalışıyoruz. 
İsveçlisiniz ama Londra’da yaşadığınızı biliyoruz. Bu sizin tasarımlarınıza yansıyor mu?
Bence Londra eğer yaratıcı bir insansanız yaşanılacak en güzel yerlerden biri çünkü çok uluslarası ve hızlı bir şehir. Müzik dünyası ve sanat dünyası muhteşem ve birçok sokak pazarı var. Koleksiyonun arkasında oldukça uluslararası bir ekibiz ama hepimiz sanat ve 20. Yüzyıl modern eşyalarla yakından ilgiliyiz, özellikle İskandinavya’dan çıkan tasarımlarla. Bu nereden gelirseniz gelin ekipteki herkesin yok sevdiği bir şey. Bence Londra’da yaşamanın en büyük artısı bitmeyen bir ilham kaynağı olması. 
Yani İsveçli uluslararası bir mirasınız var..
Evet, değinmek istediğim şey tam da bu. Takım olarak 20. Yüzyıl ortası mobilyalara ve İskandinav tasarımını temsil eden mimari akıma çok büyük bir ilgi ile bağlıyız. Buna bağlı olarak röportajın başında değindiğiniz minimal estetik oluşuyor. Koleksiyonlarımızda her zaman için form işlevselliği takip ediyor ve tasarım temel çizgilerden oluşuyor. 
Sonbahar – Kış koleksiyonundan bahsedebilir misiniz?
Sonbahar – Kış sezonu için iki farklı rota çizdik. Bir çok insanın doğayı keşfetmeyi ve kamp yapmayı çok sevdiklerini gözlemledik. Bu nedenle kamp araç gereçleri ile ilgili geniş bir araştırma yaptık. Ayrıca Olf Otto Becker’ın işlerinden çok etkilendik. Kendisi Grönland’da bir fotoğraf serisine imza atan Alman bir fotoğrafçı.  Doğal tekstilleri ve mavi- yeşil – gri karışımını gerçekten çok seviyoruz. Sonrasında Mono Ha adında bir sanat akımı ile karşılaştık. Mono Ha 60’lı yıllarda Japonya’da ortaya çıkan bir akım, işlerinin gerçekten çok beğendik. Basit materyalleri kompleks materyallerle karıştırarak ortaya dramatik parçalar çıkarıyorlar. Bu sayede geleneksel Japon kıyafetlerini düşünmeye başladık, kimono ve bele vurgu yapan parçalar gibi. 

INSTAGRAM

SOSYAL MEDYADA BİZ

58,698BeğenenlerBeğen
50,163TakipçilerTakip Et
879TakipçilerTakip Et
6,728TakipçilerTakip Et
1,569AboneAbone Ol

TAROT FALI