Ana SayfaRöportajÖzge Günaydın ile Yeni Sergisi Gergedanlar Şehre Geri Dönüyor'a Dair

Özge Günaydın ile Yeni Sergisi Gergedanlar Şehre Geri Dönüyor’a Dair

Sanatçı Özge Günaydın’ın açılışı pandemi engeline takılan “Gergedanlar Şehre Geri Dönüyor/Rhinos Back in Town” sergisi kendimize kocaman bir ayna tutmamızı sağlayacak gibi görünüyor. Özge Günaydın, sergiye ve çalışmasına dair sorularımızı yanıtladı.

Eylül ayına kadar Masterpiece Hall-Maslak’ta izleyicisiyle buluşacak sergiyi dijital olarak deneyimlemek isteyenler ise buradan ulaşabilirler.


 

  • Önemli bir farkındalığı sanatla buluşturan “Gergedanlar Şehre Geri Dönüyor/Rhinos Back in Town” çalışmanızla ziyaretçilerde uyanmasını istediğiniz hisler neler? Bu sergi deneyiminden sonra insanlarda neler değişsin istiyorsunuz eserin yaratıcısı olarak?
Sergiyi gezip, tüm duyuları ile hissettikten sonra “BEN KİMİM?” diye sorsunlar kendilerine, lütfen. Sadece bunu istiyorum. Hatta sergide bir alanımız var; orada tasarladığım yazı ile gelen konuklara “Sen Kimsin” diye soruyor, onlardan da bu duvara ne hissettilerse onu yazmalarını istiyoruz.

Evet, sadece “Ben kimim de doğayla birlikte, uyum içinde olmak varken; doğaya rağmen, her şeyden önce ben diyebiliyorum,” diye sorgulansınlar kendilerini istiyorum. İnsan evladının doğayı hiçe sayması, duyarsız ve hor tavrı yüzünden kendi varlığının sonunu hazırladığını fark etsinler istiyorum. Elbette elimizde sihirli değnek yok, farkındalığımız artınca püf diye her şey bir anda düzelip, güzelleşmeyecek. Ancak en azından daha kötü olmaması için çalışabiliriz. Covid-19 döneminde en azından evlere kapandığımız 3 aylık süreçte bile, doğa nasıl canlandı, hava kirliliği nasıl azaldı, denizler nasıl temizlenmeye başladı, hepimiz gördük. Bir birey olarak ne yapabilirim ki dememek lazım, hepimize düşen görevler var. Bunları unutmayalım yeter.
 

 

  • Peki nesli tükenmekte olan canlılar arasından gergedanları seçmenizin nedeni nedir? Onları neden şehirde görüyoruz?
Gergedanlar acı çeken tüm canlıları ve doğayı temsil ediyorlar. Ve en önemlisi benim hayatımda çok ayrı bir yerleri var. 10 yaşımdayken annemi kaybettiğimde, korkularımı, yalnızlığımı gideren dostum o günlerde bana gelen bir oyuncak gergedan olmuştu. Yıllar geçip, büyüdükçe bu canlıları takip etmeye, araştırmaya başladım. Ve onları tanıdıkça hayranlığım daha da arttı. Bir kere asaletleri ve erdemleriyle örnek canlılar. Tek eşliler, ot oburlar, gübreleri çevre döngüsü için çok kıymetli, yavrularına dört yaşına kadar bakıyorlar ve hiçbir diğer canlıya zarar vermiyorlar. Cüsseleri büyük ama buna rağmen üst perdeden konuşmuyorlar ve çok alçak gönüllüler. Belki de insanlığın unuttuğu erdemleri bize hatırlatsınlar diye gergedanları seçmişimdir 🙂

 


 
  • Sanatseverler bu projenizle beş duyuya da hitap eden bir sergi deneyimi yaşayacaklar.  Bu düşüncenin çıkış noktası nedir ve teknik açıdan bu nasıl mümkün olacak? Bizi bilgilendirebilir misiniz?
Bu serginin sadece gelinip, görülüp, sonra da unutulan bir sergi olmasını istemedik. Soyu tükenmekte olan gergedanlar üzerinden, uzak düştükleri doğayı ve doğa ananın çektiği acıyı anlasınlar istedik. Kişinin ne kadar çok duyusuna hitap edersek, serginin mesajının o kadar insana işleyeceğini düşündük.

En başta içeri girdiğinizde sizi kırsal alanlara taşıyacak Koku Uzmanı Bihter Türkan Ergül tarafından tasarlanan bir koku ile karşılaşacaksınız. Eserleri görürken aynı zamanda onlara dokunabileceksiniz. Özellikle sizi girişte karşılayan, 2 metreye 4 metre olarak bire bir ölçüde tasarladığım dev gergedana… Bu zararsız canlılarla bir şekilde iletişim kurmalarını, onları hatırlamalarını istedik. Bütün bunlar olurken Fransız besteci ve prodüktör Charles Mondon’un hazırladığı müziği duyacaksınız, hunharca avlanan gergedanların attığı çığlıklara şahit olacaksınız bu müzikte.. Ve arzu ederseniz, gergedanların menüsünden elma, portakal vs gibi ikramlardan yiyebileceksiniz.

Resimler, heykeller, eski monitörlerde izleyeceğiniz video artlar, enstalasyonlar, sizi girişte karşılayan dev gergedan, öte yandan görüntü yönetmenliği Ersan Bayraktar’a, yönetmenliği ise bana ait olan küratörüm Denizhan Özer danışmanlığında büyük uğraşlarla hazırladığımız duvarda dönecek belgesel filmimiz, ikramlarımız, kokumuz, müziğimiz, bunların hepsi ziyaretçilere özel bir deneyim yaşatmak ve hep birlikte gezegenimizi korumak adına farkındalığımızı arttırmak adına yapıldı. En büyük arzum bu.

 


 
  • Tam da küresel bir pandeminin ortasında olduğumuz, her anlamda bencilliği bir kenara bırakmamız gereken bu dönemde çalışmanızın vermek istediği mesajın daha da anlamlı olduğunu söyleyebilir miyiz?

Sizce de çok enteresan ve son derece acı bir tesadüf değil mi? Bu sergiye 1,5-2 senedir hazırlanıyorum. 20 Mart’ta açılışımız olacaktı. Şubat sonunda küratörümüz Denizhan Özer ve sanat yönetmenimiz Ayça Okay ile birlikte yaptığımız bir toplantı sırasında, Çin ve diğer ülkelerdeki Corona salgın haberlerini dinledik ve masa etrafında buz kestik. “Biz de tam bunu anlatmak istiyorduk işte!” diyerek birbirimize baktık. “Çok geç olmadan önlem almalı ve gezegenimizi afetlerden, salgınlardan, kuraklıktan, sellerden, biyoçeşitliliğin tükenme riskinden, hava ve okyanus kirliliğinden vs. vs… kurtarmalıyız” demek için yola çıkmıştık. Ve uyarmaya çalıştığımız konulardan sadece biri tüm Dünya’yı evlere kapadı, alt üst etti. Elbette bunu yaşamak istemezdik, tüm kayıplar için çok çok üzgünüz. Ancak bizden önce, asıl doğanın verdiği bu mesajdan tüm insanlığın ders almış olmasını yürekten diliyorum.
 

INSTAGRAM

SOSYAL MEDYADA BİZ

58,698BeğenenlerBeğen
50,163TakipçilerTakip Et
879TakipçilerTakip Et
6,728TakipçilerTakip Et
1,569AboneAbone Ol

TAROT FALI