Yurtdışında seramik alanında bizi başarıyla temsil eden isimlerden biri olan Seray Vural, şu sıralar sanatını kendi ülkesinde yaşatmaya çalışıyor. Sanatın karşılık beklemeden büyük bir emek sonucu ortaya çıktığını belirten Vural, seramiği yaymak için Zekeriyaköy`de Açık Atölye Günleri`ne de destek veriyor.
Eserlerinde duygulardan ilham alan sanatçı, bize seramik sanatı üzerine ilginç bilgiler verdi…
T.C. Kültür Bakanlığı tarafından yurtdışındaki başarılarınızdan dolayı teşekkür belgesi bulunan başarılı bir sanatçısısınız. Bize biraz kendinizden bahsedebilir misiniz?
İstanbul doğumluyum. Mimar Sinan Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Seramik bölümünden 1986 da yüksek lisans derecesi ile mezun oldum. Seramik okumadan önce aynı üniversitede ( o zaman adı Devlet Güzel Sanatlar Akademisi idi) Geleneksel Türk Sanatları bölümünde ön lisans yaptım. Neden seramik derseniz onu da şöyle açıklayabilirim; Ben sanatı bir anlamda doğadan gelenin insanoğlu tarafından yeniden yorumlanıp doğaya geri dönüşü olarak düşünüyorum. Çamur olabilecek en doğal malzeme. Verebileceğiniz şekiller sınırsız. Ürettiklerinizi gündelik hayatınızda fonksiyonel olarak kullanabiliyorsunuz veya duvarınıza asabiliyorsunuz veya heykeller yapabiliyorsunuz. Size sunduğu seçenekler sınırsız. Bunun yanında renk ve doku katabiliyorsunuz, 3.bir boyutu var. Duyularınızın hemen tümüne hitap edebiliyor.
Aynı zamanda resim de yapıyorum. Seramik yapmak beni form anlamında özgür kılarken diğer yandan kısıtlayıcı tarafları da var. Çamurun bir kişiliği vardır, her üretime izin vermez. Kullandığınız seramik hamurunun cinsi ne ise onun kurallarına uymak zorunda kalırsınız. Örneğin ben porselen kullanıyorum. Şekillendirilmesi zor bir materyaldir. Plastikliği düşüktür, kururken ve pişerken deformasyona uğrayabilir, narindir. Buna karşın verdiği sonuç mükemmeldir. Resim ise çalışırken anında sonuç verir, yüzeyde ve renkte sonsuz olanaklar sunar size, her şey sizin elinizdedir. İki ayrı disiplinde özgür alanlarınız farklıdır. Bu da sınırsızlığı sağlar. Aslına bakarsanız yaptığınız sanat üretimi duygu ve düşüncelerinizin yansımasıdır. Burada kullanılan malzeme sadece bir detaydır. Siz duygularınızı ortaya koymak istiyorsunuz, bu sizin kendinizi yaşam içinde ifade etme biçiminizdir. Bunu yaparken de uygun malzeme ne ise onu seçersiniz.
Sanatı yaymak başlı başına büyük emek istiyor. Özellikle seramik bu konuda oldukça zor bir alan olmalı. Neden tercihinizi seramikten yana yaptınız?
Sanat karşılık beklemeksizin büyük emek ister. Tamamen kişinin kendisiyle olan kavgası, coşkusu, duygularının şekil almasıdır. Bir beklenti olmadan geçirilen üretim sürecidir. Neden bu yolu seçtiğime gelince, benim için seçilmiş bir meslek dalı değil bu. Hayat karşısında hissettiklerim, duygularımı aktarma şeklim, yaratıcılık dürtüsü, yeteneklerimin farkında olmak gibi nedenlerle şu an bulunduğum yerdeyim. Hesaplanmış ve kurgulanmış bir profesyonellik değil. Malzeme olarak yola seramikle çıktım, çünkü 3 boyutu yaratabilme imkanı veriyor ancak zaman içinde farklı malzemeler devreye girdi. Şu an için çok başka malzemelerle de çalışıyorum.
Yurtdışında bulunduğunuz süre zarfında 9 sergi açtınız ve orada sanat için kredi çekenler bile gördünüz. Sizce Türkiye`de sanat neden geri planda? Diğer ülkelerle farkımız neler?
Tarihten bugüne bakarsak toplumumuzda sanatın Avrupa ile eşgüdümlü gelişme göstermemesinin en büyük nedeni dinsel sınırlamalar. Bu yüzden sanat ve estetik fonksiyonellikle sınırlı kalmış.Sonrasında da bu eksiklik katlanarak büyümüş.İlkokuldan başlayarak eğitimimiz süresince müzik derslerinde bir kaç şarkı öğrenmekten, resim derslerinde ise (yerine matematik dersi yapılmadığı günlerde) lunapark resmi çizmekten öte bir bilgiyle donatılmadık.
Tüm tarih boyunca yapılan savaşların hangi ovalarda yapıldığını, komutanlarını ezberledik,biyolojide anofer cinsi sineğin sindirim sistemini ezbere çizdik ama sanatı ve sanat tarihini yok saydık,hiç bir sanatçının adını anmadık. Sanat akımlarına dönemlere kimliklere dair en ufak bir bilgiyle karşılaştırılmadık. Hal böyle olunca sanat bu toplumda neden gelişmemişin cevabı kendiliğinden verilmiş oluyor.
Sanayileşen bir toplumda seramik sanatçısı olmanın dezavantajları ve avantajları neler?
Seramik en basit tanımıyla şekillendirilmiş çamurun yüksek ısıda pişirilmiş halidir. Burada seramik sanatından bahsederken en büyük sıkıntı endüstriyel üretimle karıştırılıyor olması. Kişiler bazen bu ikisini ayırmakta güçlük çekiyor. Sanat üretiminde seçilen malzeme seramik ise üretilende bir sanat eseridir, yani düşünce ürünüdür, yaratıcılık barındırır, tekdir,bir sanatçının elinden çıkmıştır. Endüstriyel olması için üretimin seri olması, fonksiyonellik, satış beklentisi gibi başka öncelikleri olması gerekir. Benim seramiğim ise heykel yaparken kullandığım malzemedir sadece.
Eserlerinizde nelerden ilham alıyorsunuz?
Duygulardan sanırım. Olaylar beni pek fazla ilgilendirmiyor. Her şey olur, her şey geçer duygular kalıcıdır. Malzemem doğadır. Ondan aldıklarımı duygu süzgecimden geçirir başka bir biçimde ortaya koyarım. Sanatın insanoğlunun medeniyete ulaşması, içindeki vahşeti boğması için en gerekli araç olduğuna inanırım. O yüzden eserlerimde şaşırtmak veya irkiltmek yerine pozitif duygular oluşturmayı hedefliyorum.
Sergilerinizde ilginç yorumlarla karşılaşıyor musunuz? Zira sanat alanınız oldukça değişik.
Yetersiz yorumlar aldığım oluyor, nasıl diyorum bazen, bu nasıl olabilir ama oluyor.
Çalışmalarınıza Zekariyaköy`deki atölyenizde devam ediyorsunuz. Özel dersler veriyor musunuz?
Ders talebi çok geliyor. Denedim ancak üretmek başka, öğretmek başka. İkisi farklı şeyler.
Türkiye`de seramiğe olan ilgiyi arttırmak için farklı projeleriniz var mı?
Sanata olan ilgi ve paylaşımı arttırmak için geçtiğimiz günlerde Zekeriyaköy`de Açık Atölye Günleri düzenledik. Her yıl Eylül`ün son hafta sonu bu bölgede atölyeleri olan sanatçı arkadaşlarımızla atölyelerimizi ziyarete açıyoruz. Bu sanırım sadece bize mahsus bir aktivite ve çok olumlu geçiyor. İsteyen herkes farklı disiplinlerde çalışan 25 kadar atölyeye gidip sanatçılarla tanışıyor, eserlerini,çalışma ortamlarını görüyor.