Tam da moda dünyasındaki abartılı formlardan sıkıldığımız anda karşımıza çıktı Özgür Masur. Kadın vücudunu olduğu gibi kabul eden, kusurlarını örterek her kadında mutlaka olduğuna inandığı güzel noktaları çıkartarak satın alınabilir ve giyilebilir modayı bizimle tanıştıran Masur, genç yaşta aldığı ödüllerle de bu alanda çok başarılı olacağının sinyallerini verdi bize.
Modayı sadece trend olduğu için yapmayan gerçekten her terimi, her olguyu sindirerek devam eden tasarımcı özellikle sade çizgileri hikayesi olan detaylarla birleştirdiği elbiselerle beğeni topluyor. Kısa zamanda sadece podyumların değil Aşk-ı Memnu,Kuzey-Güney gibi popüler dizilerin önemli sahnelerinin aranılan tasarımcılarından biri olan Özgür, son koleksiyonu Denge`de 70`lerin renkleri ve Osmanlı çizgilerini bir araya getirerek yine keskin uçların zekası olduğunu bizlere gösterdi.
Her şeyden öte işini severek yapan ve sizi dört duvar arasında değil evinizde gibi hissettiren değerli tasarımcıyla modadan tutun son koleksiyonu ve başarılarını kadar her şeyi konuştuk. Konuştukça daha da keyif alabildiğimiz röportajımızı okuyabilirsiniz. Bu arada değinmeden geçmek istemedik. Ünlü tasarımcının ofisine sadece tasarımları için değil hoş sohbeti için de gidebilir, tasarım dünyasına ait pek çok bilgiyi ondan öğrenebilirsiniz…
Geleceğin Tasarım Yıldızı hemen arkasından Genç Tasarımcılar yarışmasındaüçüncülük.Daha ilk adımlarla gelen kamçılayıcı başarılar. Bize biraz Özgür Masur`un moda yolculuğunu anlatabilir misiniz?
Modaya profesyonel anlamda üniversitede başladım ama bunun öncesinde hangi dal olursa olsun "Güzel Sanatlar" okuma isteği ortaokuldan itibaren başlasa da tam olarak hangi bölüm olacağı yetenek sınavlarına kadar kafamda oturmamıştı. Yetenek sınavlarına girip pek çok alanda ilerleme şansı elde edince de tercihimi Tekstil/ Moda Tasarımı yönünde kullandım. Böylece resmi olarak ilk adımımı Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesine atarak başladım.
O zaman küçüklükten beri gelen bir isteği gerçeğe dönüştürdünüz…
Her ne kadar ailem tekstil işinin içinde de olsa daha çok üretim kısmında oldukları için pek de benim isteğim noktada kesişmiyorduk. Ben tamamen Güzel Sanatlar okumaya yönelmiştim ki bu seramik bölümü ya da sahne dekor bile olabilirdi. Küçüklükten beri bu istek vardı.
Peki genç yaşta gelen bu ödüller size daha büyük adımlar atmanız konusunda cesaret verdi mi? Yoksa daha mı çok baskı yarattı üzerinizde?
Bu yarışmaların hepsi öğrencilik yıllarıma denk geldiği için bir anlamda bana cesaret verdiler. Bir tanesi ben dördüncü sınıftayken Moskova`da düzenlendi ve orada "Geleceğin Yıldızı" ödülünü kazandım. Daha sonra mezun olup sektöre atıldığımda ise ikinci ödülü kazandım. Tabii doğal olarak böyle yarışmalar tetikleyici ve yükseltici oldukları için önemliler. Yapmak istediğiniz pek çok şeyi destekliyorlar.
Tarzınızı "Minimal parçalar üzerinde hikayesi olan büyük detaylar" olarak açıklıyor ve tasarımlarını bu yönde ilerletiyorsunuz. Gerçekten de, özellikle An koleksiyonunuzda, tasarımlarınızda çarpıcı detaylar gözümüzden kaçmıyor. Niye detaylarla anlatmaya çalışıyorsunuz modayı, yakalamak istediğiniz nedir?
Kadının kendine ait bir anatomisi vardır. Ben de bu nedenle bu anatominin yapısını bozmak istemediğim için yola çıktığım ilk dakikadan itibaren detaylara dikkat ettim. Kadını şişirmek ya da başkalaştırmak istemedim. Anatomiyi çok fazla bozmak istemediğim ve kusurları saklamak ya da güzel yönlerini öne çıkartmak öncelikli amacım.
Çünkü herkes bizi her dakika podyumdaki kızlarla çalışıyoruz gibi düşünse de ama bana gelip couture diktirenler anne ya da yaşı ilerlemiş insanlar da olabiliyor. Yaş ilerledikçe doğal olarak bazı deformasyonlar olabiliyor. O deformasyonları göz önünde bulundurup, o formu seçtikten sonra yalın formları her sezon kendime seçtiğim detaylarla harmanlıyorum.
Peki bu detaylar için nereden esinleniyorum? Çok araştırıyorum, çiziyorum, deniyorum. prova mankenleri üzerinde kumaşlarla oynamayı seviyorum. Kitaplardan yararlanıyorum. Mesela müziğin bir tınısı, klasik parçalardaki iniş-çıkışlar detayların üzerinde kullandığım şiddeti azaltıp yükseltebiliyor. Tamamen psikolojik bir şey. Etkilendiğim şeyler değişse de kadın vücuduna uygulamak uzun bir süreç oluyor benim için. Çünkü kadının en güzel gösterecek şekilde uygulamaya çalışıyorum detayları.
Yani amacınız podyumdaki hayalleri, gerçek kadınlar üzerinde en şekilde uygulamak oluyor detaylarla?
Bir şekilde her kadının vücudunda kendine ait güzel bir yeri oluyor. Yani 1.50 ve kilolu olan bir kadının göz rengi çok güzel ise kullanabileceğimiz renklerle, ışıltılarla o güzelliği daha da ön plana çıkartabiliyoruz. Mavi gözlü bir kadına öyle renkte bir elbise dikersiniz ki baktığınızda onun vücudunun deformasyonlarını değil yüzünün güzelliğini görürsünüz.
Benim için önemli olan o güzel noktayı bulup detaylarla işlemek ve en güzelini elde etmek tasarımın.
İpek, tül, krep, şifon koleksiyonlarınızda en çok kullandığınız kumaşlar. Kumaşlarda bu kadar detaycı olmanızın nedeni nedir?
İpek, tül, krep en sevdiğim kumaşlar benim. Örgü detayı benim üniversiteden beri uğraştığım bir alan. Hatta İTKİB yarışmasında katıldığımda yaptığım örgü sepetler bana ödülü getirmişti. An koleksiyonundaki örgüler falan benim üniversitede çalıştığım konstrüksiyonlardan biriydi. O dosyayı 10-12 sene sonra açıp bu detayı koleksiyonumda nasıl kullanırım diye üzerine kafa da yormuştum.
Krep kumaşı sevmemin başlıca nedenlerinden biri hava geçirdiği için kadını çok terletmemesi. Kumaş kendi başına çok iyi forma girebiliyor ve çok fazla detayları kaldırıyor. Tülü de sevmemin nedeni transparanlığı. Gerçekten organzeden daha çok sevdiğimi söyleyebilirim. Tül de çok güzel şekil alabiliyor. Kendini ele vermeye müsait bir kumaş.
Kısa sürede tasarımlarınızla çok ünlendiniz. Özellikle de dizilerde çok tercih ediliyorsunuz. Beren Saat, Bade İşçil gibi isimlerin rol aldığı dizilere sadece koleksiyonlarınızdan mı veriyorsunuz yoksa isteğe göre o ana özel de dikiyor musunuz?
Ofisimi açtığım dönemlerde başladı aslında bu dizi furyası ve aslında benim ismimin tanınmasında önemli etkenlerden birisiydi. Böyle başladı ve bitti bu diziler. Koleksiyon parçalarından da alabiliyorlar ya da showroom`a yaptığım parçaları da değerlendirebiliyorlar. Çok önemli bir sahneyse orada oynayan oyuncunun sahnesine göre de dikebiliyorum bazen.
Mesela dizilerde birçok tasarımcıdan alıyorlar ama özellikle kokteyl ya da önemli anların elbiseleri bende seçiliyor. Bu nedenle de sanki sürekli dizilere veriyormuşum gibi gözüküyor aslında çok da fazla vermiyorum. Sürekli çalıştığım dizi Aşk-ı Memnu`ydu. Belki de çok önemli kararların sahnelerinde elbiselerim giyildiği için çok akılda kaldılar.
Hiç kimseyi örnek almıyor, belli bir ilham kaynağına inanmıyorsunuz. En çok da sokak stilinden besleniyorsunuz. Sokakta sizi etkileyen ne var? Gerçekten de Türk kadınının giyimini beğeniyor musunuz?
Türk kadınlarının giyimini her sene gittikçe daha çok beğeniyorum. Çünkü onların da bütün dünya gibi trendleri takip ettiklerini ve öğrendiklerini düşünüyorum. Sokak stilinden çok etkileniyorum. Tabii ki beğendiğim isimler, tasarımcılar var ama onlardan çok etkilenmiyorum. Çünkü onları çok baz alınca taklidin de arkasından geldiğini düşünüyorum.
Aslına bakarsanız çok da ilhama inanan bir tasarımcı değilim. Kelime olarak aslında inanmıyorum. İnsanlar esinlendikleri etkenleri ilham olarak nitelendiriyorlar ama biz peygamber değiliz. İlhamın kelime anlamına baktığınız zaman "Gökten inen/ Vaad edilen" anlamına geliyor. Bize gökten inen ya da vaad edilen bir şey yok. Sadece önümüze sunulan kaynakları ya da bulmuş olduğumuz fikirleri derleyip toparlayıp yeni formlara sokuyoruz.
İşlerinden beslendiğim insanlar var. Bir müşterime tasarlarken Grace Kelly`den de etkilenebiliyorum ya da bir pop sanatçısına Madonna`dan da inspiration alabiliyorum. Ya da bir kitap okurken orada yaratmış olduğum tiyatro sahnesinde kafamdan giydirdiğim kadının elbisesinden de esinlenebiliyorum. Sadece örnek ve baz aldığım insan çok fazla yok.
Peki o nadir insanların isimlerini alabilir miyiz?
Sonia Rykiel`in trikoları beni benden alır, çok beğeniyorum. Ondan sonra Miuccia Prada`yı çok beğeniyorum. Abiyeye baktığınız zaman Caroline Herrera ve Oscar de la Renta`yı çok beğeniyorum ama bu her sezon değişebiliyor. Örneğin son iki sezondur Prada`yı hiç beğenmiyorum. Versace`yi eskiden çok beğenmezken yine son dönemlerde Versace Couture`ü çok beğeniyorum. Form yaratıcısı Alexander McQueen ise muhteşem bir tasarımcıydı ki ondan sonra Sarah Burton markayı çok iyi yönetti. Onları beğeniyorum ama örnek almıyorum.
Gelelim son koleksiyonunuza "Denge". İsmi kısa olsa da oldukça çarpıcı. Neden denge?
Birisi "Özgür Masur Couture" diğeri ise "Soul by Özgür Masur" olmak üzere iki tane ayrı markam var. Denge ismine hem psikolojik hem de felsefe yönünden bakmayı tercih ettim ismi verirken. Psikolojik yönüne baktığınız zaman eğer tasarım yapıyorsanız insanlar ürettiklerinizin çok pahalı olacağını düşünüp çekiniyorlar. İnsanlar koleksiyonlarıma daha yakın olsunlar ve detaylarımla buluşabilsinler diye daha düşük fiyatlı bir koleksiyon hazırlamak istedim Denge`yle birlikte. Fiyat ve üretim arasında bir denge kurmak istedim ve çıkış noktam bu oldu.
Aslına bakarsanız koleksiyona başladığım ilk iki ay isim konusunda kafamda çok şey yoktu. Koleksiyonlarımda hikaye olması benim için daha önemli bunun yanında ismin biraz daha basit kaldığını düşünüyorum.
Denge`yle birlikte bize nasıl bir koleksiyon anlatmak istediniz?
Bir kadının dolabında olması gereken bütün parçalar Denge koleksiyonumla birlikte Soul by Özgür Masur`da var. Koleksiyonda kadının sabah işe giderken giyebileceği parçaları aynı zamanda geceye kolayca taşıyabileceği detaylarla bezili ürünlere yer verdim. Sade, yalın, net, silüetlerin belli olduğu ve kadının o güzel halinin öne çıktığı bir koleksiyon hazırladım. Benim kadınlarıma baktığınız zaman koleksiyonlarda romantik yanlar da olsa hepsinin mutlaka karanlık bir yanı vardır. Kadın ne kadar sarı ya da kırmızı giyse de o kadın mutlaka karanlık oluyor. Bunu mutlaka ya bir görselle ya bir müzikle izleyiciye yansıtıyorum. Bana göre karanlığı ve gizemi olan bir kadın aynı zaman da güçlüdür.
Benim gelinliklerim de çok romantik gözükse de mutlaka makyajıyla ya da kullandığı tacıyla karanlık tarafları yansıtır. Aslında kadının elbisesin de gizem her zaman merak uyandırdığı için o duyguyu seviyorum. Genele baktığınızda bütün koleksiyonlarımın anahtar kelimesidir gizem…
Bu koleksiyonda 70`lere hakim olan renklerle Osmanlı desenlerini karıştırdınız. Bu biraz fazla cesaret isteyen bir nokta değil mi? Bakıldığında iki keskin uçlar sonuçta.
Aslında hem öyle hem de değil. Ben 70`lerin renk birlikteliklerini ve kompozisyonları çok seviyorum aynı derecede 20`leri de. Bakıldığında şimdiye kadarki bütün koleksiyonlarımda o dönemlere ait renkleri kullandım. Osmanlı`ya hakim olan renklere baktığımızda sarı, kırmızı ve turkuazı görüyoruz. Turkuazı çok kullanmadım çünkü çok beğendiğim bir renk değil. 70`lere da baktığınız zaman birliktelik anlamında bu renklerin hakim olduğunu görüyoruz.
Form olarak 70`leri baz almadım. Looklara baktığınız zaman 70`leri göremeseniz de bluzlarda 80`lerin yarasaları var. Çıkış noktası Osmanlı. Baktığınız zaman Osmanlı kültürü çok geniş ve beslenecek çok detay var. Amacım Osmanlı`yı daha global formlarla anlatmaktı.
Daha çok koleksiyonlarınızla ön plana çıktığınız için gelinliklerinizi tam tanıyamadık. Bize biraz da Özgür Masur`un gelinliklerini tanımlayabilir misiniz?
Showroom`da asla hazır bir gelinlik bulundurmuyorum. Gelinlik diktiğim çok müşterim var. Bunlar kişiye özel oldukları için gelin adayıyla oturup ne yediğinden tutun günlük hayatta ne yaptığına kadar konuşur, onu tanımaya çalışırım. Onun hikayesini dinledikten sonra çizmeye başlıyorum. Çünkü hayatı boyunca bir kere giyeceği beyaz bir tasarım yapıyorsunuz. Belki de birdaha başka hiçbir davette beyaz giyemeyecek. Onun için gelinin hayallerini süslemeye çalışıyorsunuz.
Benim gelin adaylarım daha çok uçuşan formlar istiyorlar. Benim elbiselerimin beyazlarını da gelinlik olarak isteyenler oluyor.
Bize biraz 2013 baharının trendlerinden bahsedebilir misiniz? Koleksiyonunuzdan yola çıkarak?
Kırmızı, sarı ve yeşil var. Beyaz yoğunlukta. Trendlere baktığınız zaman gece elbiselerinde kabarık ve balık formlar tamamen alt üst oluyor. Koleksiyonlara baktığınız zaman daha düz, yalın ve küçücük bir detayla hikayesini anlatan elbiseler öne çıkacak. Kalın kalın drapelerin olduğu elbiseler mesela son koleksiyonumda finalde sunduğum elbiseler bunun en yakın örnekleri olabilirler.
Asimetrik kesimlere şimdi ara verilse de önümüzdeki sezonlar geri gelecekler ve etrafa hakim olacaklar.
Son zamanlarda Türkiye`nin en çok beğendiği isimlerden biri olan Bade İşcil`le çok yakın bir arkadaşlığınız var. Duruşuna, katkıda bulunduğu olaylara baktığımız zaman aslında Bade bir Özgür Masur kadını diyebilir miyiz?
Bir kere Bade artık benim kız kardeşim gibi. Çalıştığım insanlar bir süre sonra en yakın arkadaşım oluyorlar. Elektriklerimiz mutlaka birbirine uyuyor. Bade bence kesinlikle Özgür Masur kadınlarından birisi. Bu koleksiyonumda çalışmamın nedeni ise koleksiyonu çok iyi yansıtacağını ve formları çok iyi taşıyacağını düşündüğüm içindi. İçi dışından daha güzel olduğu için de benim için ayrı bir yeri var.
Belçim Erdoğan da Beren Saat de benim için öyleler. Bunlar benim çok sevdiğim ve her zaman birlikte çalışmaktan keyif duyacağım insanlar.
Fotogaleriye tıklayarak Denge koleksiyonunu bütün detaylarıyla yakından inceleyebilirsiniz….