Ana SayfaYaşamDiane Keaton Woody Allen`ı anlatıyor

Diane Keaton Woody Allen`ı anlatıyor

Diane Keaton ‘Then Again’ adlı otobiyografisinde Woody Allen’la yaşadığı fırtınalı ilişkisini ve bulimyanın pençesine düştüğü zor günleri anlatıyor. Hollywood’un ünlü aktörleri Warren Beatty ve Al Pacino da kitapta ‘eski aşıklar’ kontenjanından yerlerini alıyor.

Woody Allen’la şöhrete giden yolun henüz çok başındayken; 1968 yılının sonlarında tanıştı. Sahneye koydukları ‘Play It Again, Sam’in seçmelerinde Diane Keaton’ın, Allen’dan etkilendiği aşikârdı. Tiyatro perdesi açıldığında Allen da bu aşktan payını almıştı. Keaton’ın şansı Allen’la yaratıcılığının doruk noktasına çok yakınken tanışmasıydı. ‘Sleeper’ ve ‘Annie Hall’ gibi başarılı filmler peş peşe geldi. Dönemin ikon çiftinin ilişkisinin ne kadar sürdüğünü pek az kişi biliyor. Hatıralarını yazan Diane Keaton sessizliğini bozdu. Kitabında Woody Allen’la ilişkisinin filmlerinde yansıtıldığı gibi eğlenceli olmadığını anlatırken, Warren Beatty ve Al Pacino’yla yaşadığı aşklara değinmeyi de ihmal etmiyor.

Bulimyanın pençesindeWoody Allen’ın nevrotik kızları sevdiğini, kendisine bu yüzden aşık olduğunu düşünüyor. Hayatının beş yılı karartan bulimyanın pençesine düşeceği günler yakın. Allen, birlikte dışarı çıkmak istediğinde hep yan çiziyor. New York’taki dairelerinde tüm yemekleri silip süpürüyor ve ardından kusuyor. O günleri hatırlarken acıklı bir halde olduğunu yazıyor. Tereyağlı muffinler, domuz pastırmalı 3 yumurta, krep, dört bardak çikolatalı süt sadece kahvaltı mönüsü. Öğle ve akşam yemekleri katlanarak büyüyor. Uzmanlar bu rahatsızlığın altında yatan nedenler arasında aile şefkati eksikliğini gösteriyor. Keaton mühendis babası ve evhanımı annesiyle yaşadığı evde, hep para sıkıntısı çektiklerini anımsıyor. 11 yaşında görünüşüyle ilgi kafasındaki soru işaretleri devreye giriyor. İlk oyunculuk deneyimlerinden ‘Hair’ müzikali, kendine güvenini getirmiyor. Oyundan sonra herkes barda toplanırken o bir kafede masa donatıyor. Giderek  kilo aldığı için kostümleri üzerine olmamaya   başlıyor. Ve, bir gün kuliste ince kalmak, kilo   almamak için yediklerini çıkaran bir kadından  bahsettiklerini duyuyor. 

Psikolojik destek alıyor Acaba aradığı sorunun cevabı bu muydu? Her gün 20 bin kalori alınca hazımsızlık, tansiyon gibi birçok rahatsızlığı olmuştu. Psikolojik etkisi daha da korkunçtu. Gerçeklerden kaçmak için durmaksızın yiyordu. Allen bu durumdan hiç şüphelenmiyor aksine iştahla yemesine hayran kalıyordu. Tek farkında olduğu şey, Keaton’ın umutsuzca kendine güvensiz olmasıydı. Psikolojik destek alması için sevgilisini ikna etti. 18 ay boyunca Keaton her gün psikiyatrın kapısını çaldı. 
Yeni bir başlangıç için 25 yaşında yeniden normal yaşamına döndü. Woody Allen filmleriyle kendine bir isim yaptı. ‘Play It Again’ (1972), ‘Sleeper’ ve ‘Love and Death’. New York’ta ele ele dolaşıyor, tanınmamak için şapkasız çıkmıyorlar, saatlerce bir kafede oturup yoldan geçenler hakkında nereden geldikleri ve kim olabileceklerine dair tahmin yürütüyorlardı. Bir çift olarak kendi kendilerine yetebiliyorlardı, arkadaşa gerek yoktu. Keaton en çok sevgilisinin kalın çerçeveli gözlüklerini ve giyim tarzını beğeniyordu. Konuşurken ellerini kullanma şekli hoşuna gidiyordu ve sevgilisinin harika bir vücudu olduğu konusunda ısrarcıydı. “Neden ayrıldılar?” sorusunun cevabı net değil. “Zayıflıklarımız, hatalarımızla birbirimize işkence ettiğimiz bir aşk yaşadık. Sözleriyle canımı acıtmak istedi, ben de altta kalmadım. Onu hiçbir zaman öldüremeyeceğim bir hamamböceği gibi görmeye başlamıştım” diyor. Oscar aldığı ‘Annie Hall’ün, Allen’la ilişkisinden izler taşıdığını kabul ediyor. 

Romantik prens Beatty Warren Beatty ile yakınlaşması şöhretle başa çıkmaya çalıştığı ve yeniden bulimyanın tuzağına düşmemek için çırpındığı döneme rastlıyor. Beatty’den yönetmenlik ya da politika gibi farklı bir alanda kendi gösterebileceğini, çok yetenekli olduğunu duymak Keaton’ı büyülemişti. Uçmaktan çok korktuğunu bilen aktör, Los Angeles’tan New York’a giden uçakta yanındaydı, elini hiç bırakmadan. İndiklerinde onu öptü ve bir sonraki seferle Los Angeles’a geri döndü. Sevgililer Günü’nde yeni taşındığı daireye sauna ve buhar odası yaptırdı. Romantik jestlerle geçen günlerin bir sonu vardı. Beatty’nin onunla gereğinden uzun süre ilgilenmiş bir Hollywood prensi olduğunu anlamıştı. 

Al Pacino’ya ültimatom 80’lerin başında yalnızdı ve bocalıyordu. Hayatında iz bırakan üçüncü aşkı, 1987’de bir araya geldiği Al Pacino’ydu. ‘Baba’ serisinde birlikte rol aldılar. “Beyzbol ve tiyatro onun hayatıydı” diyor ve ekliyor “Benim onu istediğim kadar onun da beni istemesini arzuluyordum. Beni seçmesini çok istemiştim.” 1990 yılında ‘Baba 3’ün çekimleri için  Roma’ya giderken ona bir ültimatom verir: “Evlen benimle.” Ne yazık ki cevap beklediği gibi değildir. Birçok kez ayrılıp barışırlar.
ABD’ye döndüğünde babası hastadır. Beş ay sonra da hayatını kaybeder. İki ay sonra terapistinin muayenehanesinde otururken Al Pacino’dan ‘onunla hiçbir zaman evlenmeyi düşünmediğini ve ayrılmak istediğini’ öğrenir. Keaton, kalkıp giden sevgilisinin arkasından bakakalır. Ayrılıkla altüst olur, tek düşündüğü; Al Pacino’nun onu yeterince çekici bulmadığıdır. Aradan geçen yılların ardından iki çocuk evlat edinen Keaton, “Koşulsuz aşkı ve annelik duygusunu keşfetmem için 50 yaşıma gelmem gerekiyormuş” diyor ve Woody Allen’ı hâlâ özlediğini itiraf etmekten kaçınmıyor..

Milliyet

INSTAGRAM

SOSYAL MEDYADA BİZ

58,698BeğenenlerBeğen
50,163TakipçilerTakip Et
879TakipçilerTakip Et
6,728TakipçilerTakip Et
1,569AboneAbone Ol

TAROT FALI