13 Temmuz Haftanın Filmleri

Atm:

Gecenin ilerleyen saatlerinde ofislerindeki yılbaşı kutlamasından çıkan David Hargrove (Brian Geraghty – The Hurt Locker, The Cameleon) ve Emily Brandt (Alice Eve – Man In Black III, The Raven, She Is Out Of My League) hiç akıllarında yokken yavaş yavaş flört etmeye başlarlar. Dönüş yolunda arabada onlara eşlik eden iş arkadaşları Corey’nin (Josh Peck – Wild About Harry, What Goes Up) para çekmesi gerektiği için bir ATM’de dururlar. Rutin hayatları içerisinde sürekli yaptıkları bu aktivite, gençler için korkunç ve umutsuz bir yaşam mücadelesine dönüşecektir. Kimliği belirsiz, yüzü dahi görünmeyen garip bir adam ATM’nin kapısında onları beklemekte ve dışarı çıkmalarına izin vermemektedir. Saatler ilerledikçe gece ayazı bastıracak, günün ağarmasını beklemek gittikçe zorlaşacaktır. Gençlerin hayatta kalabilmek için bu esrarengiz adamla kovalamaca oynamaktan başka seçenekleri yoktur.

Vahşiler:

Oliver Stone`un yönetmen koltuğunda oturduğu film kızarkadaşları meksikalı uyuşturucu kartelleri tarafından kaçırılan iki adamın intikam hikayesini anlatmaktadır.

Olmak İstediğim Yer:

2011 Cannes Kiliseler Birliği Ödülü (The Cure`un solisti) Robert Smith`in biraz hırpalanmış halini andıran Sean Penn, kariyerinin en eksantrik, en tuhaf ama en harika performanslarından biriyle karşımızda. Oscar için adı geçmeye başlayan Penn, ellili yaşlarındaki bezgin rock yıldızı Cheyenne`i canlandırıyor. Tasasız ve amaçsız Cheyenne, 30 yıldan beri görüşmediği babasının ölümü üzerine, 2. Dünya Savaşı sırasında babasına Auschwitz toplama kampında işkence eden Nazi subayını bulmayı kendine görev edinir ve ABD`yi boydan boya kateder. Filmin müzikleri David Byrne ve Will Oldham`a ait.

Bir Mafya Hikayesi:

Fakir bir çingene kampında büyüdükten sonra Edmond Vidal yani Momon, kökenlerine bitmek tükenmez saygı ve sadakat duyduğu aile duygusunu devam ettirmiştir. En önemlisi, kiraz çaldıkları için ilk hapishane hayatını onunla keşfettiği, Serge Suttel ile arkadaş kalmıştır. Onların ikiside kaçınılmaz olarak organize suça dahil oldular. Kurdukları ekip, Ganf Des Lyonnais, onları 1970`lerin en ünlü silahlı soyguncular yaptı. Onların karşı konulamaz yükselişi muhteşem bir tutuklama ile 1974 yılında sona ermiştir. Bugünse altmış yaşlarındaki Mamon, hayatının bu bölümünü unutmak istiyor. O “işinden“ emekli olunca huzuru bulmuştur. O, eşi Janou, çocukları ve torunlarıyla ilgilenir ve onların hepsi açık görüşlü ve iyilik dolu basit ve evrensel değerleri olan bu adama büyük saygı duyarlar. Ama sonra, onun geçmişinde olduğunu göz ardı ettiği Serge Suttel, bu resmin içine geri döner.

Cinnet Gecesi:

George, Max ve Ricky bir rock grubunda müzik yapmaktadırlar. Küçük yerlerde sahne alsalar da ünlü olmayı hayal etmektedirler. Parasız kaldıklarında bir tımarhanede çalışmak zorunda kalırlar. Fakat bir gece büyük bir fırtına tımarhanede elektriklerin kesilmesine yol açar. Merkezi sistemle kilitlenen kapılar açılır ve tımarhanede yaşayan hastaların hepsi ansızın serbest kalır.
 

Yaşam Savaşı:

Roméo ve Juliette iki genç oyuncudur. İlk görüşte birbirlerine aşık olurlar, beraber yaşamaya başlarlar ve bir çocukları olur. Başta Adam`ın bazı huyları onlara garip gelse de üstünde durmazlar, onun normal bir çocuk olduğunu iddia ederler. Ama kısa süre içerisinde gerçeği kabullenmek zorunda kalırlar. Zira Adam`a beynindeki bir tümörden dolayı kanser teşhisi konmuştur. Şimdi genç çift hastalığı kabul edip ona ve çocuklarının ölümüne karşı canla başla bir savaşa girişeceklerdir… Valérie Donzelli ve Jérémie Elkaïm’in kendi yaşadıklarından yola çıkarak çektikleri filmin dünya prömiyerini geçtiğimiz sene Cannes Film Festivali`nde yapılmıştı.

Tımarhane:

Anlatılanlara göre, terk edilmiş akıl hastahanesine girmeye cesaret eden herkes delirmektedir. Alex, hastahanede bu dünyaya ait olmayan varlıklara dair deliller olduğunu söyleyince Sean, bir kız arkadaşıyla birlikte gece hastaneye girmeye ikna olur. Üç arkadaş, çok geçmeden kendilerini labirente benzeyen binaların içinde kaybolmuş halde bulur.