Ana SayfaYaşamPirelli Takvimi 2011

Pirelli Takvimi 2011

Moskova, 30 Kasım 2010 – Pirelli Takvimi’nin, 38’inci sayısı Moskova’da dünyanın dört bir yanından gelen basın mensuplarına, seçkin konuklara ve koleksiyonculara tanıtıldı. 2011 Pirelli Takvimi ile bu yılki randevu,  90 yıldan uzun bir zamandır Rus sanat dünyasının önde gelen opera ve bale gösterilerinin yer aldığı tarihi Stanislavsky & Nemirovich-Danchenko Tiyatro’sunda gerçekleşti.

2008 yılında Patrick Demarchelier’in Çin’i ölümsüzleştirdiği, 2009’da Peter Beard’ın Botswana’nın portresini yansıttığı ve 2010’da Terry Richardson’ın Brezilya’da görüntülediği Takvimlerin ardından 2011 Pirelli Takvimi, sanat ve estetik anlayışıyla dünya çapında tanınan, çok yönlü sanatçı Karl Lagerfeld’in yaratıcı dehasını gözler önüne seriyor.   

Paris’teki stüdyosunda “Mitoloji”yi yaratan Karl Lagerfeld, 2011 Pirelli Takvimi ile en derin tutkularından biri olan, Yunan ve Roma mitolojisini, tanrıların, tanrıçaların ve mitolojik kahramanların maceraları ile insanlığın köklerine inerek anlatıyor. 

Evrensel fotoğraf dili aracılığıyla zamanda yapılan bu yolculukla, “Mitoloji” bizleri uygarlaşmanın köklerine, Pirelli Takvimi’ni ise bundan yaklaşık 140 yıl önce dünya çapında 160’dan fazla ülkede faaliyet gösterecek çokuluslu bir şirketin kurulduğu Eski Dünya’ya götürüyor.

2011 Takvimi’ni oluşturan 36 fotoğrafta, tanrıların, kahramanların ve efsanelerin anlatıldığı 24 farklı konuya yer veriliyor. Keskin gözüyle Lagerfeld, hem çarpıcı estetiği hem de heykel sanatına ve bu sanatın temel ilkelerine yaptığı göndermelerle, bu fotoğrafları adeta birer heykel gibi şekillendirmiş. Tüm fotoğrafların siyah beyaz olması, görüntülere farklı bir kimlik kazandırırken, keskin renk kontrastı figürlerin güzelliğini ortaya çıkarıyor ve ışığın özenli kullanımı onlara üç boyutluluk kazandırıyor.

“Aktrisler ve modeller bu yeni kahramanları canlandırırken yeni bir güzellik kavramı sergiliyor” diyen Karl Lagerfeld, 2011 Pirelli Takvimi’nde saf ve ölümsüz bir güzellik tasviri sunuyor. Beden güzelliği, gençlik, ve arzu öğeleriyle bu yeni güzellik kavramını tasvir ederken mitolojiye çağdaş bir bakış açısı ile yaklaşıyor. .

Bu sayının 21 kahramanı var: 15 kadın, 5 erkek model ve Amerikalı aktris Julianne Moore. Kadın modeller: İtalya’dan Bianca Balti ve Elisa Sednaoui, Danimarka’dan Freja Beha Erichsen, Brezilya’dan Isabeli Fontana (Patrick Demarchelier imzalı 2005 Pirelli Takvimi’nde ve Peter Beard imzalı 2009 edisyonunda da yer almıştı), Polonya’dan Magdalena Frackowiak ve Anja Rubik, Avustralya’dan Abbey Lee Kershaw (Terry Richardson imzalı 2010 Takvimi’nde de yer almıştı), Hindistan’dan Lakshmi Menon, Amerika’dan Heidi Mount ve Erin Wasson (Patrick Demarchelier imzalı 2005 Takvimi’nde de yer almıştı), Rusya’dan Natasha Poly, Hollanda’dan Lara Stone, Kanada’dan Daria Werbowy (her ikisi de Peter Beard tarafından çekilen 2009 Takvimi’nde yer almıştı), Avusturya’dan Iris Strubegger ve Jamaika’dan Jeneil Williams. 5 erkek model ise Baptiste Giabiconi ve Sébastien Jondeau (Fransız), Brad Kroenig ve Garret Neff (Amerikalı) ve Jake Davis (İngiliz).

Frédéric Beigbeder’in gözüyle 2011 Pirelli Takvimi

Pirelli, 40 yıldan uzun bir süredir dünyanın en güzel kadınlarını ölümsüzleştirmek için her yıl dünyanın en yetenekli fotoğrafçılarını tam yetkilendiriyor. İlk başta amaç, satış ekiplerini motive edecek güzel bir hediye yaratmaktı! Bugün Pirelli Takvimi hem koleksiyoncuların vazgeçilmezi hem de firmanın sembolü haline geldi. Bu özgün sanat eseri, her yıl, içinde yer aldığımız yüzyılda kadınlığın görsel gelişimini ölçen bir tür barometre haline geldi. 1972’de ilk üstsüz fotoğrafa yer veren ve 1974 ile 1984 arasında petrol krizi nedeniyle sekteye uğrayan Pirelli Takvimi, aynı zamanda günümüzün de hikâyesini anlatıyor. Moda dünyasının en büyük yıldızlarının yer aldığı takvim, her dönemin güzellik ideallerini yansıtıyor. Takvim, çağdaş mitolojinin bir unsuru haline geldi. Bu yüzden de Pirelli’nin günün birinde yeni trendlere ışık tutan efsane moda tasarımcısı Karl Lagerfeld’i seçmesi kaçınılmazdı. Kendisini bu işe adayan ilk modacı olarak Lagerfeld, çekimler için özel aksesuarlar ve mücevherler bile tasarladı ve en sevdiği temalardan birini seçti: Yunan ve Roma mitolojisi. Alea jacta est! Ok yaydan çıktı!

Karl Lagerfeld ile öğle yemeğinde Tanrılar üzerine söyleşi

 
Frédéric Beigbeder:
– Tema olarak Yunan ve Roma mitolojisini seçmenizin sebebi neydi? Karl Lagerfeld: – Çünkü en sevdiğim din o; her durum için farklı bir tanrı var. Ben politeistim; günümüzdeki dinler daha yakın bir geçmişe ait, ama ben mitolojiyi tercih ediyorum, çünkü onda cehennem, günah (mutluluğu engelleyen bir şey) ve bağışlanma gibi kavramlar yok. Antikçağ’daki güzellik anlayışına dönmemiz gerekiyor. Simone Weil, İsa’nın kendi döneminde skandallar yaratan Prometheus’un soyundan geldiğini söylüyor. Tanrıçaları seviyorum, çünkü onlar ilk özgür bırakılan kadınlar. Her şeyi yapma hakları vardı. Kadın ilahlar ve tanrıçalar feministtir!

F.B: – Yunan ve Roma mitolojilerine duyduğunuz ilgi ne zamana dayanıyor?
K.L: – Henüz altı yaşındayken okuduğum ilk iki kitap, Homeros’un İlyada’sı ve Nibelung’du. Alman destanları beni biraz ürkütmüştü, ama Homeros beni çok etkilemişti; benim için çok öğretici bir kaynaktı. O dönemlerin en güzel yanı, tanrılar, kahramanlar, yarı tanrılar, ruhlar, cinler, periler ve doğaüstü varlıklar olması… İnsanlar tanrılara tek tanrılı dinlerde olduğundan çok daha yakındı. O günlerde benim de bir gün bir tanrı olacağımı bilmiyordum!!! (gülüyor)

F.B: – Evet, ama dikkatli olun, tanrılar sadece ölümlülerin biraz daha gelişmiş hali! (gülüyor) Öyleyse bu fotoğrafların amacı yeni bir din getirmek mi? Takvime baktığımda eski Yunan tanrıçalarına inanmaya başladığımı ve o anda din değiştirdiğimi söyleyebilirim!
K.L:
– Şaka bir yana, mitolojinin çağdaş yorumu, gençliğe duyduğu sevgide, bedensel güzelliğin yüceltilmesinde, arzunun dini cezalandırmalardan bağımsız şekilde kabullenilişinde ve daimi doğa sevgisinde yatıyor. Greko-Romen uygarlığında, günümüzde kaybettiğimiz bir güzellik ahlakı var.

F.B: – Pirelli Takvimi’nin 2011 sayısını hazırlama teklifi gelmeden önce Pirelli Takvimi’ni biliyor muydunuz?
K.L:
– Evet, özellikle Avedon tarafından hazırlanan 1995 Takviminin hayranıyım. Hem bilimsel, hem de seksi ve sade bir çalışmaydı. Ayrıca Sarah Moon’un da hayranıyım; 72 yaşında göğüslerini gösteren ilk kadın oydu. Çok şiirsel bir duruşu var.

F.B: – Pirelli sizin için ne anlama geliyor?
K.L:
– Bir lastik üreticisi ve bu takvimlerle kendisine bir imaj oluşturdu. Takvimlerin satılmıyor olması, onlara farklı bir gizem kazandırıyor. Çağının ilerisinde bir viral pazarlama örneği. İlk başta tamirciler ve kamyon şoförleri için yapılıyordu! Ama kısa sürede sanat dünyasının önemli bir parçası haline geldi.

F.B: – Üç günlük çekim programından bahsedelim biraz da. Nerede çalıştınız?
K.L:
– Paris, Rue de Lille’deki stüdyomda. Çekimler için bazı arkadaşlarımı çağırdım. Özellikle yanımda kendilerini rahat hisseden kadınlarla çalışmak istedim. Soyunmak istemeyen birini soyunmaya zorlamayı reddettiğim için buna uygun bir liste çıkardım. Aralarında reşit olmayan kız yok!

F.B: – Neden siyah arka plan?
K.L:
– Çıplaklığı daha güzel yansıtıyor ve kontrast yaratarak bedensel güzelliği öne çıkarıyor.

F.B: – Neden renkli değil de siyah beyaz?
K.L:
– Siyah beyazın iyi olacağını düşündüm ve daha öncekilerden farklı olmasını istedim. Gerçek hayatta da siyah-beyaz insanıyım!

F.B:– Modellerin özellikle Pirelli Takvimi çekimlerinde yeni fikirlere daha açık olduğu doğru mu sizce?
K.L:
– Benim stüdyom sterildir; sadece iş yapılır, o kadar. Kesinlikle sakıncalı bir durum yaşanmaz. Yunan mitlerinin hoşuma giden tarafı tahrik etmek için file çoraplara ya da dantelli çamaşırlara gerek duymamaları. Sadece şehvet vardır, topuklu ayakkabılar ya da jartiyerler gibi gereksiz süsler yoktur. Helmut Newton da bunu çok güzel yansıttı. 

F.B: – Hera karakteri için neden Julianne Moore’la çalıştınız?
K.L:
–  Zeus’un karısı ve tanrıların anası olabilecek bir karakter için bir aktrisle çalışmayı çok istedim. Julianne güzel bir kadın; zeytin ağaçlarının altındaki genç kızlardan daha ağırbaşlı. Aynı zamanda çok sevdiğim bir arkadaşım. Benimle çalışırken herhangi bir riske girmeyeceğinden emindi; fotoğraflarının el altından basına sızdırılması gibi bir şey söz konusu değildi!

F.B: – Gerçekten mi? Özel kullanım için gizli kopyalarınız olmadığını mı söylüyorsunuz yani?
K.L:
– Yapma Frédéric! Mitolojide böyle bir şey yok. Eski heykellere bak, ahlaksız bir şey yoktur; tabii Pompei dışında, ama orası genelev gibi!

F.B: – Fotoğraf çekimleri için özel objeler ve aksesuarlar tasarladınız.
K.L:
– Stéphane Lubrina ve George Cortina bilezikleri, silahları ve kalkanları yaptılar.
Peter Philips modellerin göğüslerine altın yapraklar yerleştirdi. Bir karnaval ortamı yaratmak ya da teatral kostümler yapmak istemedim. Bu yüzden ben de gerdanlıkları, altın sembolleri, ağaç kabuğu şeklinde kol aksesuarlarını tasarladım, bir de küçük bir baykuş ve pleksiglastan bir başlık yaptım…

F.B: – Antikçağ’da yaşamak ister miydiniz?
K.L:
– Ölümsüzlük ve mükemmel bir vücut… Kim istemez ki!
 

INSTAGRAM

SOSYAL MEDYADA BİZ

58,698BeğenenlerBeğen
50,163TakipçilerTakip Et
879TakipçilerTakip Et
6,728TakipçilerTakip Et
1,569AboneAbone Ol

TAROT FALI