Ana SayfaRöportajRöportaj: Arda Erel

Röportaj: Arda Erel

Bildiğimiz kadarıyla yazma serüvenin çocukken günlük tutarak başlamış. Bir arkadaş olarak gördüğün günlüğünden hatırladığın komik ya da ilginç bir anın var mı? Kısaca anlatabilir misin bize?

O kadar fazla ki. Bazen hala açıp açıp okurum. Bazen gülüyorum, bazen ağlıyorum. Çünkü hem güzel günlerimi yazmışım, hem kötü günlerimi. Güzel geçen bir lunapark gezisinden de bahsetmişim, çok sevdiğim insanların ölüm haberlerinden de… Aklıma şimdi belli başlı bir şeyler gelmedi ama çok ilginç, komik anım dolu.
 
2 sene önce Trendus röportajında “Yaptığım yazarlığın y’si olamaz” demişsin. 3 kitap yazmış ve çok satanlar listesine girmiş biri olarak hala daha kendini yazar olarak görmüyor musun?

Hala görmüyorum. Yazarlık o kadar büyük bir ünvan ki. Üstümde taşıyamam gibi geliyor bana. Hatta “Senden nasıl bahsedelim, yazar Arda Erel mi diyelim?” gibi sorular sorulduğunda bile hala cevap veremiyorum. Arda deseniz yetmiyor mu diyorum. Küçükken hep ünlü olmak istiyordum, şimdi de bu ünlü olma halini, “arkadaş”, “dost” haline dönüştürmek istiyorum. Birine arkadaş olmak, birinin en sevdiği ünlüsü olmaktan daha güzeldir belki? Bilemedim bak kafam hala karışık bu kavramlarla.
 
Her gün düzenli olarak yazıyor musun yoksa ilham perileri gelince mi o anlamlı sözler kâğıda dökülüyor?

 Ne zaman sessiz bir yere geçip istediğim müziği dinlersem, o an bir şeyler üretebiliyorum. Bu biraz moduma ve gözlemlerime veya yaşadıklarıma da bağlı tabii. Hiçbir şey yazmak istemediğim zamanlar da oluyor, hiç durmadan sayfalarca yazılar yazmak istediğim zamanlar da.


 
Yazıların bizim karanlık ormanlarımızı aydınlatan bir ışık ve bize yol gösteren bir pusula. Peki senin yol göstericin olan pusulan ne?

Böyle hissettirmek ne güzel. Evrendeki her şey, karşıma çıkan her insan, duyduğum her cümle, okuduğum her kitap, dinlediğim her şarkı. Hepsi bana pusula görevi görüyor. Gerçekten her şeye çok anlam yükleyerek yaşıyorum. Dostluğum da böyle, özel ilişkiler yaşadığım insanlar da, ailem de. Çünkü evrende her şey anlam verdikçe değerli ve güzel. Hatta evrene de anlam bulmaya gelmedik mi? Birinin en sevdiği olmak isterken, en anlamlısı olmak istiyoruz aslında. Her şey pusulam benim, her şey yol göstericim, her şey ilham kaynağım.
 
Bazen kendimizi cadıların kalbi kadar siyah bir evrende tek başımıza buluruz. Ve o tatsız %100 bitter çikolata tadındaki evrenden nasıl çıkabileceğimizi bilemeyiz.Sen bu siyahlıkla nasıl başa çıkıyorsun?

Son 2 senedir insan psikolojisiyle ilgilenerek diyebilirim. Çünkü çok önemli bir dal olduğunu düşünüyorum. Çok değer veriyorum. Bu yüzden de çok okuma yapıyorum. Başımda her zaman beni bekleyen en az 3-4 kitap olur, asla boş tutmam başucumu. Böyle okudukça ve kendimi geliştirdikçe de anlıyorum ki, sağlıklı psikolojiyle temiz enerjiyi birleştirerek siyahlıklardan kurtulabilir ve hep aydınlıkta kalabilir insan.
 
Herkes her şeyi beğenmiyor. Bazen işin içine kıskançlıkta giriyor. Kötü yorumlarla nasıl baş ediyorsun? Arada da olsa kafana taktığın ya da modunun düştüğü oluyor mu?

Ben küçükken annem “Tarkan senden tabii ki daha yakışıklı!” dediğinde üzülmüş, bunu kafaya takmış insanım.(Gülüyor) Düşün yani Tarkan’la kendimi kıyaslamışım. Bu düşünce yapısını kırmam epey zaman aldı diyebilirim. Herkes hep beni sevsin, hep desteklesin, hep onaylasın isteyerek baya bir zaman geçirdim ve zaman kaybettim. Çünkü bu geçen zamanda insan kendini yıpratmaktan başka hiçbir şey yapmıyor. Çok sevdiğim biri bana bir gün “ Arda herkes seni sevmeyecek, hatta bazıları senden nefret edecek, dünya böyle bir yer ” dediğinde dünya gerçeğine uyanmıştım, bunu öğrendiğimde 16-17 yaşlarındaydım. O zamanlardan beri hiç takmıyorum. Dünya nasıl bir yer öğrendim yani eskiden bilmiyormuşum.Şimdi beni sevmeyenlerin hakaret içermedikçe eleştirilerini bile hep okuyor ve dinliyorum.
 
Senin yazılarını okumak bize iyi geliyor.Peki sana hangi yazar kendini bulutların üstündeymişsin gibi hissettiriyor?

 Ben çok okuyorum ve çok okudukça belli bir yazara bağlanamadığımı fark ettim. Tabii ki çok severek her kitabını aldığım yazarlar var ama belli başlı bir yazardan bahsedemeyeceğim.
 
Peki hayatı bir şeye benzetmeni istesek ne derdin?

Aynaya benzetebilirim. Sende ne varsa, neyi çözümlemen gerekiyorsa, neyi öğrenmen gerekiyorsa; sana onu gösteren, onu söyleyen bir ayna…
 
 Yazılarının birçok kişiye iyi gelmesi nasıl bir duygu?

Çok değerli. Hatta o kadar güzel bir duygu ki, bazen gözlerim doluyor. Ama ben hiçbir zaman ne kadar çok şey başarmış olduğumun tam farkında yaşamıyormuşum. Bunu geçen günlerde yine çok sevdiğim biri söyledi. Hep daha iyisinde gözüm olduğu için, anda yapmış olduğumu kaçırıyorum sanırım.
 
 3. Kitabın olan Kendine İyi Bak’ta daha özgüvenli ve daha olgun bir Arda karşımızdaydı. 4. kitabında nasıl bir Arda bizi bekliyor?

Ben birçok insanın gözü önünde büyüdüm. Hep beni takip ettiler. İlk takip ettikleri zamanla şu an ki zaman arasında bile çok fark vardır eminim. Ki öyle de diyorlar hep. Sadece samimiyetin değişmedi o da hep baki kalsın diyorlar hatta. Ben de sene geçtikçe daha mutlu, daha özgüvenli ve daha huzurluyum. Seneler bana hep çok güzel şeyler kattı. Hiç gerilemedim şükürler olsun ki. 4. kitabı bilemem ama daha çok güzel işlere imza atacağımı hissediyorum.
 
İyilik Sandığım ve Faydası Yok adlı iki şarkı yazmışsın. Bu şarkılarını kim seslendirecek? Kimin seslendireceği sürprizse bunu bozmak istemeyiz ama biraz merakımızı giderir misin?

Özellikle şarkı sözleri ve müzik kanadında çalışmalarımla ilgili olarak da profesyonel bir danışmanla birlikte yol alıyorum. Kimin seslendireceğiyle ilgili şu an görüştüğümüz birkaç kişi var ama sürpriz olsun istiyorum. Kesinleşince paylaşmak istiyorum. Sizi biraz daha bekletmem gerekecek 🙂
 
 Oğuzhan Uğur’un P!NC programına konuk oldun ve gerçekten keyifle izleyip güldük. Programda kendimize iyi bakmadığımızda negatifliliklerin de peşimizi bırakmadığını ima etmişsin. Peki sen kendine nasıl iyi bakıyorsun?

Kendimi sürekli didikleyerek, özeleştiri yaparak ama özsaygımı da kaybetmeyerek ve her insanda olduğu gibi kendi yaradılışımda bana verilen özelliklerin değerlerini bilerek…Çünkü insanlar hep kendilerine kızgınlar. Hep kendileriyle kavga halindeler. Kendilerini sevmeden başkalarını seviyorlar. Oysa kendilerini sevseler, olay çorap söküğü gibi çözülecek. En başta hata yaptığı için, kendini sevmeyi çok kolay bir şey sandığı için ve derinde sevmediği için çoğu insanın mutsuz olduğunu düşünüyorum. Tabii burada toplumun ve diğer birçok şeyin de maalesef dayatması ve baskısı var. Ben bu baskılardan ve dayatmalardan uzakta yaşadığım için, kendime iyi bakabiliyorum.
 
 4. sınıf reklamcılık öğrencisisin. Peki gelecek planların neler?

Hiç bilmiyorum inan. Senaryolar yazıp senaryolarımı beyazperde de izleyebilir insanlar. Bir reklamcılık şirketi de kurabilirim veya bir anda yurt dışında da yaşayabilirim. İnan çok plan yapmadan yaşıyorum. Bu an ki planlarımı gerçekleştirmek, bu andan keyif almama yeterken, geleceği çok düşünmüyorum. Geleceğime de güveniyorum.
 
Gelelim çok merak edilen bir diğer soruya. Romantik Prens Arda aradığı prensesi bulabildi mi?

Herkes gibiyim ben de. Bazen bulur gibi oluyorum. Buldum, heh işte o kişi bu diyorum. Sonra bir anda hayal kırıklığına uğruyorum. Aradığım bir prenseste yok artık. Biraz akışına bıraktım. Aramıyorum. Aradım ve yoruldum. Şimdi o beni arayıp, kendiliğinden bulsun istiyorum.

Çocukluğundan başlayarak başarılarına kadar uzanan ve özel hayatıyla son bulan keyifli sohbetimiz bizim için çok özeldi.Tüm samimiyetiyle ve sıcaklığıyla bizi bir kez daha etkileyen Sevgili Arda Erel’e kucak dolusu teşekkür ediyoruz. Son olarak, sevgili Arda’nın Kendine İyi Bak kitabını da şiddetle tavsiye ediyoruz. Bir sonraki röportajımıza kadar kendinize iyi bakın:)

INSTAGRAM

SOSYAL MEDYADA BİZ

58,698BeğenenlerBeğen
50,163TakipçilerTakip Et
879TakipçilerTakip Et
6,728TakipçilerTakip Et
1,569AboneAbone Ol

TAROT FALI