Ana SayfaRöportajRöportaj: Rüya Büyüktetik ile Mija ve Geri Kalanlar

Röportaj: Rüya Büyüktetik ile Mija ve Geri Kalanlar

Geçtiğimiz Cuma günü Rüya Büyüktetik ile Karaköy`de buluştuk. Öyle sıcakkanlı ve öylesine konuşkandı ki, biz soru sormadan, sadece anahtar kelime vererek devam ettik röportaja.. Şaka bir yana, öyle bir sohbete daldık ki kahvelerimiz soğuyup soğuyup geri gitti. Arada çok fazla sohbet ettiysek de röportajımızı da yaptık. Buyrun okuyun..

Söz Rüya Büyüktetik`te!

Merhaba! Rüya ben.. 4 senedir blog yazıyorum. Bir yandan da gazetede bir köşem var, oraya yazı yazıyorum. Ayrıca Türkiye’ye yeni giren bir İngiliz dergisinin genel yayın yönetmenliğini yapıyorum. Tüm bunların yanında Mija ile ilgileniyorum; şu sıralar ikinci koleksiyonu çıktı (Rüya Büyüktetik for Mija), onunla ilgileniyorum.

Blog yazmaya nasıl başladım…

Ankara’dayken -bu arada Ankara Üniversitesi Dil Tarih Bölümü mezunuyum- sosyal hayat anlamında, yapacak pek fazla aktivite yoktu. İnternette neler oluyor, neler bitiyor diye bakarken blog dünyasını keşfetmemle başladı her şey.. O zamanlar yabancılar bu konuda daha girişkendi. Chiara (Ferragni) o zamanlar ‘Mango’ giyiyordu, o kadar eski… (Gülüşmeler). Ama o dönem herhangi bir atılımım olmamıştı bu konuda. Sonra İstanbul’a döndüm. İş hayatı başladı. İş hayatı başlayınca, hobisizlikten ve oraya buraya koşturmaktan, hayata bir renk katamamaktan ötürü, dedim ki: Benim bir şey yapmam lazım! Ne yapayım ne yapayım diye düşünürken, ben blog açayım dedim. Yalnız ben yengeç burcu bir insanım ve dünyanın en çekingen insanlarından biriyim. Yazıyordum ama yazılarımı sadece kendim okuyordum. Bir de ailem. İlk ‘comment’imi de tabiki babamdan almıştım. Caps locke açık bir şekilde “Kızım tebrikler, çok güzel bir yazı olmuş” yazmıştı (gülüşmeler). Yazımın konusu da: oje trendleri (gülüşmeler)..

Neyse ben kendi kendime yazmaya devam ediyordum. Sonradan birileri duymaya başladı, ben de bir yandan yazılarımı paylaşmaya başladım. Ayın blogu yarışmaları yapılıyordu o zamanlar, onlardan birinde seçilmiştim. O sayede blog sayfam bir dergide yayınlandı. Sonra zaten kendiliğinden büyümeye başladı.

2015’in başında da ben kurumsal tarafı tamamen bıraktım. 5 yıl boyunca İK’da çalıştım ve gerçekten çok yorucu bir işti benimkisi de. Sadece blogla devam etmeye karar verdim. Derken Ocak ayından bu vakte kadar bir sürü proje geldi. Gazete zaten vardı 2 yıldır ama o biraz daha büyüdü. Dergi oldu, koleksiyon oldu derken yabancı markaların da radarında olan bir blogger’a dönüştüm. Bu da benim hedeflerimden biriydi zaten. Biraz daha uluslararası bir boyutta bu işi yapabilmek istiyordum. Her ne kadar bunu ekipsiz yapıyor olsam da, elimden geldiğince yetişmeye çalıştım. Bundan önce de çeşitli iş birlikleri yapmıştım ama hem istediğim level’da belli başlı ‘colloboration’ları yapıp onlardan para kazanabilir hale gelmek, hem de çok mass’e gitmeden belli başlı parçalarla özgün olabilmek; örneğin baştan aşağı Celine giyememek ama belli bir seviyeyi de yakalayabilmek istiyordum. Zaten bizim yaşlarımızdakilerin de yapabildiği bu.. Ya babasından harçlık alıyor, ya da maaşından arttırdıkları ile o ay güzel bir ayakkabı veya güzel bir çanta almak istiyor. Dolayısıyla benim ihtiyacım ne ise, blogda sunduğum da o oldu.

Mija’dan da ilk teklif geldiğinde çok heyecanlandım. Zaten çok sevdiğim bir markaydı. Ofis hayatını da bildiğim için, hem ofise uygun, hem de ofisten çıktıktan sonra arkadaşlarla buluşmaya giderken de sıkıcı durmayacak, hafta sonu da kullanılabilecek bir koleksiyon yaratmaya çalıştık. Mija ekibi de bu konuda bana inanılmaz destek verdi. Aklıma gelen her şeyi bana sağlamaya çalıştılar. Çok güzel heyecanlardı gerçekten; ilk etiketi gördüğümde gözlerim dolmuştu.

Böyle bir hayalim var mıydı…

Benim babam zaten yıllarca tekstille uğraştı; yani tekstil, moda, evin içinde hep konuşulan şeylerdi. Ama tabi 5 yaşındayken Barbie’lerime elbise dikerdim falan demiyorum, öyle bir idealim yoktu. İsteklerimden biriydi evet, ama sonuçta bir tasarımcı olmadım.

Açıkcası benim kendime yönelik bir deneme sürecim bu.. Bu proje de onlardan biri.. Ailemden destek almadan ne kadar gidebileceğimi görmek istiyorum. Hadi Rüya dene bakalım dedim ve çıktım bu yola. Asla tembellik yapmayacağıma kendime söz verdim. Teklifleri değerlendirmeye karar verdim. Bu bir basın gezisi olur, x bir teklif de olabilir, üşenmeyeceksin dedim kendime. Kafama yatan her şeye olumlu yanıt vermeye karar verdim. Ve bu deneyimi yaşamak için yola koyulmuştum ki üzerine bu teklifler geldi. Yani Mija ile iş birliğim çok kalbime yatan bir iş oldu, bundan sonra ne olur bilemiyorum. Eğitimini almadığım için ben bir tasarımcı olacağım diyemiyorum, çünkü benim asıl işim blogger’lık. Giyeyim, çekeyim, paylaşayım, fikirlerimi sunayım, fikir alayım vs. kendi payıma düşeni en iyi şekilde yapmaya çalışıyorum moda anlamında.

Günümüz nasıl geçiyor…

Ben düzenli yaşamayı seven bir insanım. Başında bir patron olmaması bu işin hileli tarafı aslına bakarsan. Çünkü aslında o gün tembellik de yapsan, kime ne deyip geçebilirsin. Bunu yapan da olabilir tabi ama ben hala kurumsal disipline sahibim sanırım; mesela gece çok geç saate kalmadan yatmayı ve sabah işim olmasa da 8:30’da uyanmayı seviyorum. Yetiştirmem gereken de çok şey var aslında: gazete yazım var, dergi var, yazışmalar var, blog var vs. her şeyi kendim halletmek zorundayım. Aynı zamanda gitmem gereken yerler oluyor; onun kıyafetlerini ayarlıyorum. Sürekli bir koşuşturma ile geçiyor anlayacağın..  

Bu kadar yoğunluğun arasında ve tamamen alışverişe bağlı olan bir işle nasıl başa çıkıyoruz…

Alışveriş kısmına gelince, hepimiz `fast-fashion’ın esiriyiz. Ben aylık alışveriş yapıyorum tabiki diyemiyorum. Benim evim zaten Bağdat Caddesi’nde, 2 Zara’nın ortasında, ben eve gitmeden önce, eve ekmek alır gibi, Zara’dan kazak alıp geçiyorum. Zaten insanın bir stili oluyor ve az çok biliyorsun aslında neyin sana olup neyin olmayacağını.. Oraya girip bu benlik bir şey diye alıp geçiyorsun. Tek avantaj, veya dezavantaj da denebilir, bir giydiğini bir daha giyemiyorsun.  2 tık-tık’ın ucundayız biliyorsun. İnsanlar aynı şeyleri görmek istemez.

Durum böyle olunca markalarla iş birlikleri devreye giriyor. Bu çok iyi bir şey oluyor, çünkü benim bir amacım da insanlara yeni şeyleri gösterip ilham verebilmek. Dolayısıyla biraz alışveriş, biraz da bu editoryal çekim gibi markalarla yapılan anlaşmalar sayesinde, insanlara böyle bir yelpaze sunuyoruz. Amacımız alışverişe teşvik etmek değil, güzel şeyleri gösterebilmek ve çeşitlilik yaratabilmek.

Spora zaman bulabiliyor muyum…

Evet! Aşırı spor yapıyorum. Yıllarca tenis oynadım, dizim sakatlandı, sonra hep bir erteleme oldu. Ama şimdi 28 yaşıma girdim. Hayatımda bir şeyler yapmam lazım dedim yine kendi kendime. Ağustos ortası falandı; normalde Nisan’da başlayıp Temmuz’da süper olurum derdim bu sefer tersini uygulamaya karar verdim, bütün kış çok çalışacağım ve yaza kadar fit olacağım diye kendime söz verdim. Powerplate ve koşu yapıyorum. Eskiden 2 adım koşamazdım, şimdi kendimce rekorlar kırıyorum. Bir de tatillerde de bavuluma spor kıyafetleri koymaya başladım. Akşam giyiyorum spor kıyafetlerimi, spor yapıyorum. Hayatıma adapte ettim sayılır yani artık. Biraz da iş gereği yapmak zorundayım; genel yayın yönetmeni olduğum dergi sağlıklı yaşam üzerine olan bir dergi ve insanlara örnek olmalıyım (gülüşmeler).

Favori tasarımcılar…

Eskiden olsa klasik Alexander Wang’i, Riccardo Tisci’yi çok beğeniyorum falan derdim, şu an hepsini geçtim, Alessandro Michele (Gucci’nin kreatif direktörü) fanıyım! Açık ara! Beni uzun zamandır bu kadar heyecanlandıran, bu kadar düşündüren vs. bir tasarımcı olmadı. O yüzden çok net bir şekilde söyleyebilirim: Alessandro Michele ve Gucci’nin inanılmaz değişimi.. Tom Ford zamanından sonra gelmiş geçmiş en iyi Gucci tasarımcısı.

Türklere gelelim…

Zeynep Tosun! Raisa & Vanessa’ya da bayılıyorum. Ama başka isimler de var. Bu arada Zeynep Tosun’un kendisine de bayılıyorum, gerçekten çok sempatik bir insan. Raisa & Vanessa da kendi işleri için çok fazla yatırım yapıyor ve bunu çok takdir ediyorum. Kaç tane show izliyoruz mesela Fashion Week’te? Raisa ve Vanessa bu konuda çok başarılı.

Bu sezon almak istediklerim neler..

Püsküllü bir ceket istiyorum, bir de diz üstü çizme!

Röportaj bitti! Trendus okurlarına sevgilerimi yolluyorum!

Rüya Büyüktetik for Mija koleksiyonundan Rüya Büyüktetik`li kareler için galerimize tıklayın!

Bu da ekip selfie`miz!

INSTAGRAM

SOSYAL MEDYADA BİZ

58,698BeğenenlerBeğen
50,163TakipçilerTakip Et
879TakipçilerTakip Et
6,728TakipçilerTakip Et
1,569AboneAbone Ol

TAROT FALI