The New York Times Magazine’e konuşan şarkıcı, 1980’lerde kurulan, 1990’larda altın yılını yaşayan ve Eylül 2011’de dağılan grubu anlattı.
* Grubun üyelerinden biri, daha önce verdiği bir röportajda ilk zamanlarda çok fazla içki içtiğinizi ve hız yaptığını söylemişti. Eski şarkılarınızı derlediğiniz ‘Part Lies, Part Heart, Part Truth, Part Garbage’da bu hızı hissedebiliyoruz. Bahsedilen hız bu muydu?
Peter Buck, o zamanlar pek popüler olmayan bir gitar çalma stili kullanıyordu. Punk-rock akorlarını çalmıyor, onları deliyordu. Mike Mills’in en sevdiği grupsa punk-rock çalan Ramones’du. Bu hız ve birayla tabii ki daha da hızlanıyorduk. Bense bu hıza yetişmek için sesimi alçaltırdım. İstemeyerek edindiğim bu ses stilini halen kullanıyorum.
* Peter Buck, 1987’de “Tüm zamanların en iyi top 20 rock şarkısını biz yaptık” demişti. Buna katılıyor musunuz?
Daha önce ulaşılamamış bir hedefe ulaşmış gibi hissetmedik hiç.
* Peki sizinle aynı dönemde sahnelerde olup bunu başaran başka grup var mıydı?
Benim dönemim Lou Reed’e kadar uzanıyor. Evet, Lou Reed gibi iyi albüm yapan başkalarına da rastladım.
* Onun da sizin gibi huysuz olmaya dair ünü var.
İnsanların düşündüğü kadar huysuz değilim. Sadece çok ciddi görünüyorum.
* İnsanlar R.E.M.’in kariyerini ikiye ayırıyor: 1997 yılında baterist Bill Berry’nin gruptan ayrılışının öncesi ve sonrası. Onun gidişinden siz nasıl etkilendiniz?
Bayağı zarar gördük. Gideceğini bilseydik birkaç ay sonra yaptığımız kaydı yapmazdık. Bill harika bir kurgucuydu. Bir şarkının sonunu bekleyemez, o yüzden şarkıları kısa ve özlü yapar böylece şarkıdan sıkılmazdınız. O gittikten sonra biz bunu yapamadık. Bu, albümde de hissediliyordu. Her ne kadar bu albümle gurur duysam da içindeki iki şarkı çok uzun, diğerleriyse beş dakikanın üzerindeydi. Aslında daha kısa olabilirlerdi. Ama o zamanlar grupta herkes birbiriyle küstü.
* Grubun ilk yıllarında bulimya sorununuz vardı. Ve AIDS’den o kadar çok korkuyordunuz ki seksin sizi öldüreceğini düşünüyordunuz. Bir star gibi düşünmüyormuşsunuz.
Genelde pop star olmayı sevdim. Ama ilk yıllardan 1985’lere kadar sinirsel bir çökme yaşadım. Bunu kimse anlayamadı. Arkadaşlarım zor bir insan haline geldiğimi düşündü. Depresyon kelimesi o zamanlar bu kadar sık kullanılmıyordu. 1987’de adımı vermeden yaptırdığım bir AIDS testi öncesinde her grip olduğumda paranoya yapar hale gelmiştim.
* Los Angeles Times gazetesi, R.E.M.’i ‘dünyanın politik anlamda en doğru grubu’ olarak tanımlamıştı. Bu bir iltifat mıydı?
Dolaylı olarak evet. Gerçekten de politik anlamda doğru bir gruptuk.
* O yıllara dair aklınızda kalan bir şey var mı?
1989’da bir canlı kaydımız vardı. Şarkı arasında elinde kahve fincanı tutan biri hakkında bir şey söylemiştim: “O bir strafor köpüğü değildir umarım.” Sonra bunu şarkıya eklemeye karar verdik. Biraz utanç duymuştum.
* Daha önce Beatles’ın müziğinin sizi hiç etkilemediğini söylemiştiniz. Hatta ‘asansör müziği’ yaptıklarını belirmiştiniz.
Hâlâ Beatles fanlarından ölüm tehditleri alıyorum. Söylemek istediğim onları dinlemek için fazla gençtim. Büyüdüğüm yerde Banana Siplits, Archies ve Monkees dinleniyordu. Beatles, arka fonda çalardı. Asansör müziği demekle hakaret etmek istemedim. Bir gün Yoko, Sean ve Julian’la oturuyorduk, bana asansör şakasını hatırlattılar. Çok utandım. Bana, “Sorun değil, seni anlıyoruz” dediler. Çeviri: Tülin Açıkbaş