Paris Moda Haftası`nın dördünce gün listesinde bütün gözler 1670 yılında yapılan ve I.Napoleon`un en sevdiği saray olarak akıllara yerleşen "L`Hotel des Invalides"de gerçekleşen olan Christian Dior defilesindeydi. Galliano sansasyonundan sonra Raf Simons gibi başarılı bir tasarımcıyı markaya kreatif direktör olarak atayarak büyük bir çıkış yakalayan Dior, gerçekleşen her defile ile bu kararının ne kadar doğru olduğunu kanıtlıyor.
Saat 14:30`da gerçekleşen Dior defilesi öncesinde ilk uğrak noktamız bizi yurt dışında başarıyla temsil eden Hüseyin Çağlayan`ın Saint-Martin bölgesindeki defilesi oluyor. Rise ismini verdiği koleksiyon ile tüketici ile buluşan Chalayan, bir önceki koleksiyonun devamı niteliğindeki 2014 tasarımlarında maskülenliği en üst seviyeye çıkartıyor. Bele oturan ve paçalara doğru iyice genişleyen cift renkli pantolonlar rahatlıkları ve sokak modasına katacakları şıklıkları ile bizim favorimiz olurken sokakların karanlık yanından ilham alınarak tasarlanan bilboard efektli elbiseler de eminiz avangard tarzı sevenlerin favori tasarımları arasındaki yerini alacak.
Chalayan ve Dior defileleri arasında Jardin des Tuileries`de gerçekleşen Issey Miyake defilesine göz gezdiriyoruz. Burada markanın renkli ruhunu yansıtan sokak stilleri en çok ilgimizi çeken unsurlardan biri oluyor. Miyake defilesinde çok fazla ünlü sima karşımıza çıkmasa da şu ana kadar gerçekleşen defileler arasındaki farkını belli ediyor ve desen ve renkin birleştiği maskülen tasarımları karşımıza çıkartıyor. Oversized montlar ile özellikle Asyalıların ilgisini çeken Miyake, emeğinin karşılığını gördüğü ilgi ile alıyor.
Jardin de Tuileries`den çıkıp L`hotel des Invalides`e geçmeden önce Paris`in en meşhur atıştırmalıklarından biri olan bagetleri tadıyor ve açlığımızı biraz dindiriyoruz. Eğer yolunuz Rue de Rivoli`de bulunan Jardin des Tuileries`in oraya düşerse kemerlerin altında bulunan küçük dükkanları ziyaret etmeyi unutmayın. Bu noktada birbirinden eğlenceli hediyelik eşyalara ulaşabilir, dönüşünüzü bekleyen sevdiklerinizi mutlu edebilirsiniz.
Dior defilesinin gerçekleşeceği alana geldiğimizde mimari gözlerimizi kamaştırıyor. Couture defilesinde aynı sarayın bahçesini kapatarak muhteşem bir görsel şova imza atan Simons, bu kez iyice soğuyan hava karşısında defilesini kapalı alanda gerçekleştiriyor. Andy Warhol`u herkesin tanıdığını sandığını ama Warhol`un bilinmeyen birçok yönünün olduğunu söyleyen Raf Simons, tasarımlarında Warhol baskıları ile karşımıza çıkıyor. Geçtiğimiz iki koleksiyonunda da kalem etekleri kullanan tasarımcı yine bizi şaşırtmadı. Origami detaylarına bolca yer veren Simons, detyaların üzerine Warhol ve eserlerini yerleştirerek oldukça değişik iki akımın birleşmesi ile karşımıza çıktı. Defileye en özel kıyafetleri ile gelen katılımcıların en çok tasarım ayakkabıları dikkat çekerken birçok ismin ortak noktası Valentino ayakkabılar oldu.
Issey Miyake herkesi şaşırtarak oldukça sade bir koleksiyon hazırlarken siyah, lacivert ve krem rengini bolca kullandı. İlk kez Couture dünyasına geçtiğimiz koleksiyon ile adım atan Maison Martin Margiela ise bu kez kristal maskelerı bir kenara bıraktı ve üniformadan bozma tasarımlar ile kadın koleksiyonundan daha çok erkek koleksiyonuna benzer tasarımlarla karşımıza çıktı.
Fotogaleriye tıklayarak 4.gün sokak modası ve defilelerini yakından inceleyebilirsiniz.