Evet bugünkü yazımıza erkeklerle gireceğiz sevgili okurlarım. Son seferlerde kızlara biraz iltimas geçmiş gibi oldum, durumu eşitlemek adına harekete geçiyorum. Aslında dünyada bu denge eşit değil, hepimizin bildiği üzere. Ben niye burada küçücük halimle bu durumu eşitlemeye çalışıyorum blogum nezdinde bilemedim ya, neyse, bi söz vermiştim sanırım, hiç sevmem sözümü tutmamayı (ve bi de geç kalanları).
Bu zavallı erkeklerin üzerine pek yük bindirirler ta küçüklükten: erkekler ağlamaz, ağır olur, dans etmez vs vs. Sonra da yanımızdaki adama duygusuz deriz sinemada ağlamayınca, bayık deriz dans etmeyince halbuki biliyoruz da ta minicikken şartlamışlar bunları pilli bebek gibi, sonra bekle adam ağlasın,dans etsin senle, daha çok beklersin…
Buradan zıplayacağım başka bir yere: cins erkekler kategorisinde başka bir bölümü de taksiciler oluşturuyo. Ya da bütün cins taksiciler bana düşüyo. Bi kere bindiğim taksilerin yarısı istisnasız berbat kokuyo. Öyle böyle değil, derdim büyük, bu kokunun tarifi yok ama sizin için zorlıycam: ölü fare, nem, pislik, çöp, sigara ve haşlanmış karnabahar karışımı bişey. Sonra burnumdan nefes almamak suretiyle Yasemin Dalkılıçlığa soyunuyorum, tabi benim ciğerler küçük, patlama tehlikesi yaşıyorlar. Ağzımdan nefes alınca da faranjit olasılığı var, bütün yol kolay değil, fotosentez yapasım geliyo bitki olup. Neden taksiciler kadın olmaz ki yani niye kadınlar da bu mesleği seçmez? Pera Taksi’de bi kadın şöför vardı aslında, gerçi o da baya maskülen bi teyzeydi ama olsun, mis gibi arabası vardı.
Kokulu taksicilere alternatif olarak kötülük sırasında senin seçtiğin değil de kendi bildiği yoldan gidenler var, sonra da “siz neden bu kadar sinirlisiniz” derler, olurum tabi, senin yüzünden benim gibi dakik ve bekleyememe delisi bi manyağın yolu uzuyo, zaman kaybediyo sen 3 kuruş fazla kazan diye, ay ben sana veriririm onu, sen yeter ki benim dediğim yoldan git, yoldurma saçını başını aaa…bak yine sinir bastı yazarken.
Kötü taksici top 3’te berbat bir kanalda dünyanın en ağdalı arabesk müziğini ya da dini programını dinleyen ve size de zorla dinleten amcalar geliyor. Pardon rica etsem kapatabilir misiniz deyince ters ters bakmasalar olmaz sanki, sanırsın 3. Dünya Savaşı çıktı, haberlerde onu dinliyodu da sen kapattırdın. Bi de kapatır mısınız dersin, inadına kapatmaz kısar ya, al boğ onu at bi köşeye, sen kullan taksiyi.
Sonraki kıl olduğum taksici tipinin birden çok dikiz aynası var, her köşeye bi ayna, dikiz aynasının altına bi ayna daha. Adamların ruhu röntgenci olmayagörsün, korkuyorum da geri inmeye, psikopat bakışlı falan olur, çıkarır bi levye diye ama yine de her tehlikeye karşı kapıya yakın oturuyorum elim açma yerinde, noolmuş yani Tom Cruise helikopterden uçağa atlıyo, ben 50 km ile giden taksiden kendimi Barbaros Bulvarı’nda atamaz mıyım?
En son olarak ta binmediğim bir taksi tipine kıl oluyorum. Durun bi dinleyin, valla daha o kadar sıyırmadım, anlatınca anlıycaksınız. Mesela sokakta dikiliyorum, birini ya da bişeyi bekliyorum, arkadaşım beni arabayla alıcak ya da sabah servise binicem, ya da kapıcı gelecek falan, bekleme nedenleri çeşitlendirilebilir. Önümden geçen her taksi sanki ben kör ve sağırmışım gibi daaaaaaaaat kornaya basıp, kafasını eğip, yavaşlayıp bakıyo. Ya kardeşim biz gerzek miyiz? Taksi lazım olsa mal gibi dikilmez bi el kol yaparız di mi? Demek ki istemiyoruz, taciz etmesen noolur, o iğrenç kornana basmasan noolur? Bi de bu salaklar anasını takip eden şaşkın ördekler gibi, 10 tane arka arkaya geçiyosa hepsi de aynı hareketi yapıyo, ulan önünden geçen taksiye binmemişim, sana niye bineyim? Yani tiplerine bakıp “ hmm bu fena değil, ilerde arkadaş oluruz” diye seçtiğimizi mi düşünüyolar acaba bineceğimiz taksiyi, ne bu zorlama kardeşim!! Ha bi de yağmur falan yağdığında, deli gibi taksi aradığında da bekle ki bulasın, o zaman da hepsi karadeliğe kaçma ve soylarına kıran girme suretiyle kaybolurlar.
Ben taksicinin zeki, temiz ve ahlaksını severim. Buradan taksici arkadaşlara sesleniyorum, biliyorum işiniz zor, kolay gelsin ama arabanız da kokmasın, bizi röntgenlemeyin ve kornanız olduğunu unutun bi zahmet…