Ana SayfaYazarlarKedicikus vs. Kaktüs

Kedicikus vs. Kaktüs

Laptopumun yanında minik bi kaktüs var. Laptopın yaydığı zararlı dalgaları üstünde toplayıp beni koruyomuş (tamamen psikolojik olabilir). Neyse, sonuçta beni iyi hissettiriyor. Küçücük boyuyla (7 cm falan) ufak masa ışığının altında duruyo, ne su istiyo ne şefkat, bakımsız makımsız ama hayata sıkıca tutunmuş durumda. Hatta yerini mi sevdi nedir tepesinden büyümeye başladı bi de. İsim de koydum kendisine: Kirpi. Haftasonu da ilk defa Mısır Çarşısı’nın ordaki pet shoplara gittik. Meğerse yurtdışından gelen cins hayvancıklar burada dörtte biri fiyatına satılıyormuş Kanyon, Akmerkez gibi yerlerdeki pet shoplara oranla. Bu hayvancıklar önce daha lüks yerlerdeki petshoplara gidermiş, en güzeller seçilirmiş, geri kalanlar da doğru Mısır Çarşısı’na… Ben de burada minik bi kediye aşık oldum galiba, acaip bi elektrik oldu aramızda. Hatta nerdeyse benle eve gelecekti de sağduyulu Kuzu biraz daha düşünelim dedi. Aslında eve gelince eksikliğini hissettim. Ben koltukta otururken istedim ki o zıp zıp zıplasın etrafta, koşsun, şaşkınlık yapsın ben de güleyim. Onu mıncıklıyım, komik isimler takayım. Ama bi türlü isim bulamadım, bu bi işaret miydi acaba? Sonra aklıma evdeki bitkilerin saksılarını deşip toprakları etrafa saçabileceği, tv-video-digitürk vs kablolarıyla oynarken çarpılabileceği ya da yangın çıkarabileceği, koltuklarımda tırnaklarını bileylemek suretiyle delikler oluşturabileceği, tuvalet eğitimi tamamlanana kadar etrafı pisletip kokutabileceği geldi. Gece uyurken kapımı kapatırsam sabah evin hangi köşesini ne halde bulacağımı da düşünmedim hiç ama kalktığımda her şeyin bıraktığım gibi olması hoşuma gitti. Şimdi fotoğraflarına bakıp bakıp iç geçiriyorum, ne tatlıydı, keşke alsa mıydık diye… ama o bir kaktüs değil ki… Her seyahat ettiğimde aklım kalacak, gece çıktığımda yanında olamıycam, onla yeteri kadar ilgilenemiycem, sorunlu bi ergenlik yaşıycak, çiftleşme zamanı gelince bana inat her yere işiycek, kokusunu bırakıcak, kavga edicez, kendini sevdirmiycek, bana trip atıcak, ben çok üzülücem, alkole başlıycam, o “oh olsun” diycek (ay bi dizi senaryosuyla karıştırdım, meslek hastalığı, pardon, burayı keselim).

Hayvanlara yabancı falan değilim, 2 köpeğim ve 2 kedim oldu ailemle yaşarken, hatta 2. kedi ve 2. köpek hala o evde ikamet ediyorlar kanlı canlı. Tabi bakımları bana ait olmadı hiçbir zaman, annem sağolsun veteriner-aşı-mama-temizlik-traş-kısırlaştırma işlerinin hepsini üstlendi hep. E bana da sadece mıncıklayıp sevmek kaldı hayvanları. Dolayısıyla kendime pek güvenmiyorum şimdi. Şunu da gururla eklemeliyim ki bu güne kadar onca köpek ısırdı (10 kadar cidden) ve sokak kedisi tırmaladı, birsürü kuduz-tetanoz aşıları oldum ömrümün çeşitli evrelerinde ama tüm bunlara rağmen lanet olsun içimdeki hayvan sevgisine…
Peki şimdi ben bu 250 gram ağırlığında, sok cebine dolaştır boyutlarında, gri tüylü, mavi gözlü, isim bulmakta zorlandığım, dünyanın en sevimli kedisini almıyım da napıyım?? Alırsam adını ne koyayım? (adını Feriha koydum gibi kötü esprilerinizi kendinize saklayın). Almazsam hayvanın akıbeti daha mı iyi olur? Alırsam psikopat bi kedim mi olur? Yani bilsem ki mülayim olacak, evi dağıtmayacak, hiç bi yeri kokutmayacak, Mart ayında azmayacak, şimdi gidip alıcam…Feci bir ikilemdeyim, help please…

INSTAGRAM

SOSYAL MEDYADA BİZ

58,698BeğenenlerBeğen
50,163TakipçilerTakip Et
879TakipçilerTakip Et
6,728TakipçilerTakip Et
1,569AboneAbone Ol

TAROT FALI