Ana SayfaYazarlarHollywood`a Sevgilerle...

Hollywood`a Sevgilerle…

88. Akademi ödüllerine bir aydan az bir zaman kalmışken, her sene olduğu gibi bu sene de aday filmleri teker teker izleyerek, kendi favori listemizi oluşturuyoruz.

Hepimizin içinden geçen artık Leonardo Di Caprio’nun Oscar’ı kucaklaması. Golden Globe’un The Revenant filmindeki performansı ile en iyi erkek oyuncusu seçilen ünlü aktör, bu sefer Oscar heykeline de uzanacak mı? 
Şimdi yazıyı okuyanlar konumuzun Di Caprio ve The Revenant filminde sergilediği performans olduğunu düşünebilirler ama değil. Konumuz The Martian ve filmin sonunda yapılan Amerikan propagandası. 
The Martian, Oscar’a en iyi film, en iyi uyarlama ve Matt Damon’ın performansı ile en iyi erkek oyuncu dallarında aday filmlerden biri. Film, Mars gezegeninde çıkan şiddetli bir fırtına sonucu öldüğü düşünülerek gezegende mürettebat tarafından terk edilen astronot Mark Watney’in hayatta kalma mücadelesini konu alıyor. Zeka, espri ve müziğin bir arada işlendiği filmin ilk yarısı gerçekten takdire değer. Asıl eleştiri ikinci bölümde.
Filmin ilk yarısındaki uzayda hayatta kalmaya çalışan “insan”, ikinci yarıda bir Amerikalı’ya dönüşüyor. Devreye Çin giriyor. Tabii artık Soğuk Savaş sonrası çift bloklu bir dünyada yaşamıyoruz, Sovyet Rusya da yıkılalı çok oldu. Dünya ekonomisinde Amerika’nın en dişli rakibi Çin var. Çin ile işbirliği var filmde, çünkü artık esas oğlan Ortadoğu. Aslında Amerika’nın Rusya’ya karşı kendi eli ile Afganistan’da yarattığı El Kaide’nin İkiz Kuleler’e saldırısı sonrası soğuk savaş eski cazibesini yitirdi. 
The Martian filminin sonunu size anlatmayacağım ancak filmin meydanlarda durmuş, talihsiz astronot Mark’ın kurtuluş mücadelesini dev ekrandan izleyen elinde Amerikan bayraklı kalabalık bana 1985 yapımı Rocky 4’ü anımsattı. Hey gidi günler hey. O zamanlar ringde Rocky Balboa ile Rus boksör Ivan Drago karşı karşıya gelmiş, maçı izlemeye gelen tüm kalabalık, Rocky’nin direnişini ve ayakta kalışını Rus devlet başkanı Gorbaçov da dahil ayakta alkışlamıştı. Amerikan bayrağına sarılan Balboa Amerika’nın Hollywood sektöründe bir kez daha soğuk savaşı kazanarak, Rusya’yı mağlup etmişti. 
Marslı filminde de o ruh vardı. Peki Amerika’nın bu numarası artık eskimedi mi? Hollywood’un Amerika Birleşik Devletleri’ni Oscar’a aday bir filmde pazarlaması artık kör gözün parmağına rahatsız edici gelmiyor mu? Film maalesef görüntü, uyarlama ya da Matt Damon’ın performansı bir yana bırakılarak en çok bu noktada eleştirildi. 
Bu Hollywood’un Amerikan kültürünü ya da Amerika Birleşik Devletleri değerlerini iç ve dış hedef kitlesine ne ilk ne son pazarlaması ve biliyoruz ki bu yazı da ne ilk ne de son eleştiri. George Bush döneminde yapılan savaş filmleri, Obama döneminde artan siyahi filmler de Hollywood’un bir dönemi, kültürü, yeniden üretimi pazarlama konusunda ne kadar ustalaştığının göstergesi. Bakalım yeni başkan ve yeni film senaryoları bizi nelere hazırlayacak.
Hollywood’a sevgilerle…
Yrd. Doç. Dr. Ece Baban

INSTAGRAM

SOSYAL MEDYADA BİZ

58,698BeğenenlerBeğen
50,163TakipçilerTakip Et
879TakipçilerTakip Et
6,728TakipçilerTakip Et
1,569AboneAbone Ol

TAROT FALI