Ana SayfaYazarlarKim Demiş `Fast Food Zararlı` Diye!

Kim Demiş `Fast Food Zararlı` Diye!

Biz muhabirler, işimizin nerde, ne zaman, nasıl olduğu önceden bilmediğimiz için, günlük programlarımızı nasıl gideceğimiz işler belirliyorsa; nerde, ne zaman, nasıl yemek yiyeceğimizi de yine o gün gidilen iş veya işler belirler. Bu çerçeve içinde çoğumuzun düzensiz bir yaşantısı vardır. Bir çoğumuzun bayramı, yılbaşısı yoktur. Bizim için işin olmadığı sıradan sade bir gün bayram gibidir.

Yine rutin bir gün… Beşiktaş`tayım. 2 saat sonra bir davete katılacağım. Bir şeyler yemek için ünlü markalardan bir `fast food`tayım. Nerde olursam olayım, günün her saati teyakkuz halinde olmam gerekiyor. Bunun içinde bulunduğum ortamda etrafımı iyi takip edeceğim, görüş açısı en iyi yeri seçerim. Bazen bulunduğumuz ortamda bizim gibi dikkatli kişiler, bu durumdan rahatsızlık duyabiliyor.

Yemeğimi bitirmek üzereyken, çok geçmeden birini gördüm. Sosyetenin yakından tanıdığı, ünlü işadamı Erol Aksoy. Hangi Erol Aksoy`dan bahsettiğimi merak ediyorsunuz… Show TV ve İktisat Bankası eski patronundan söz ediyorum. Cam kenarında otururken gördüğüm Erol Aksoy, benim oturduğum yere komşu popüler bir fast food`dan bişeyler almış arabasına doğru yürüyordu. Niçin koskoca bir işadamı halka açık bir fast food`ta yemek yer, şoförü arabadayken kendisi gidip alır veya servisle gideceği yere yollatmaz merak edip biraz araştırdım. Meğer Erol Bey, fast food ürünlerini çok seviyormuş. Her gün olmasada canı ne zaman çekerse, şoförünü en yakın bir fast food`ta durdurup, içeri bizzat kendi gidip menüsünü hazırlatıyormuş. Sonra gideceği yer neresiyse gittiği yerde bazen yalnız, bazen de yakınlarıyla birlikte afiyetle yiyormuş. Fotoğraf makinem yanımdaydı. Aslında Erol Aksoy`u alışverişten çıktıktan sonra değil de, içeri girerken görmüş olsaydım; mutlaka tek bir kare bile olsa çıkarken çekebilirdim.

Konu yemekten açılmışken, sizlere başka bir örnek daha vermek istiyorum…
Geçen günler işle alakalı bir bilgi almak üzere Çapa`daydım. Yolum düşmüşken, ne zamandır çağırılıp, fırsatını bulup gidemediğim, Çapa Diş Hekimliği Fakültesi Dekanı Hasan Meriç, yani Hasan hocamı ziyaret edeyim istedim. Hasan Meriç dekanlık öncesi sosyetenin aranan bir numaralı diş hekimlerindendi. Aynı zamanda diş sektörünün duayeni Peker Sandallı`nın da bu sektörde en çok methettiği bir isim. Şuan görevini bırakıp, eski muayenehanesine geri dönse daha fazla `hastası` olacağından şüphem yok. Hocanın işleri yoğun. Toplantılar, raporlar vs… Ben görürken sıkıldım. Tam kalkmak üzereyken, karnın açmı şurdan fast food falan birşeyler söyleyeyim öyle git dedi. Yok dedim sizin işiniz başınızdan aşkın, bana müsade…

Keşke teklifini geri çevirmeseymişim. (Burdan sonra anlatacaklarım biraz midenizi bulandırabilir!) Hastaneden çıktıktan sonra birşeyler yemek üzere bir yere gittim. Dışardan bakıldığında lüks ve temiz gibi görünen, içeri girdiğinizde ise; `acaba yanlış kapıdan mı girdim` dedirten bir lokantandan söz ediyorum. Yemeğe oturmadan elimi yıkamak için lavaboyu sordum. Aranızda dalga geçtiğimi düşünenler olacaktır, lavabo yani tuvalet imalathanenin hemen yanında duruyor. Duvar, set o kokuyu engelleyecek hiçbir şey yok. Ben o pis kokunun içinde elimi yıkarken, kadının biri koca bir kıyma dağını çıplak elleriyle yoğuruyor. Daha aklıma gelen bir çok ayrıntıyı sıralayabilirim. Herşeye rağmen lokantanın içinin o kadar dolu olmasına akıl ermiyor. Birden aklıma lokantaya girerken, ellerimi yıkayıp gelene kadar hazır olmasını istediğim porsiyon döner geldi. Ocağın başında duran sözde ustaya, bir yere yetişmem gerektiğini benim siparişimi paket yapmasını söyledim. Porsiyon döner, oldu dürüm döner. Siz hiç karışık döner yediniz mi bilmiyorum. Ben yemedim ama o gün orda gördüm. 4 çeşitten oluşuyor. Yanık, pişmiş, az pişmiş, çiğ. Eğer saydığım bu dört madde, tek bir porsiyonda toplanıyorsa; uzman ellerdesiniz demektir. Etlerin pişmediğini de, paket yaptırdığım dürümü dışarda karnı aç olan sahipsiz köpeklere verirken farkettim. Ayrıca aldıkları paraya ben Nişantaşı`nda, Teşvikiye`de yemek yiyorum. 

Bu yaşadığım tecrübemden sonra şunu farkettim; büyük bilinen isim ve markalara güvenmek zorundayız, ne olduğu belirsiz yerlere itibar göstermememiz gerektiğini bir kez daha anladım. Fast Food`lar kolestrol ve yüksek kalori açısından bakıldığında zararlı gibi görünüyor ama en azından bir çoğu gözünüzün önünde hazırlanıyor ve belli başlı bir takım mağaza düzeni içinde sunuluyor. Tabi az önce bahsettiğim lokanta bir istisna. Bu işe gönül veren, müşterisini memnun etmek için ince eleyip sık dokuyan o kadar çok lokanta ve benzeri yer var ki, hiç yabancılık çekmeden kendinizi evinizdeymiş gibi hissedip, yemeğinizi afiyetle yiyebilirsiniz.

Besin değerleri elbette çok önemli ama alçak gönüllülükle yazabilirim ki, kolestrol ve kaloriden çok daha zararlı şeyler var.

INSTAGRAM

SOSYAL MEDYADA BİZ

58,698BeğenenlerBeğen
50,163TakipçilerTakip Et
879TakipçilerTakip Et
6,728TakipçilerTakip Et
1,569AboneAbone Ol

TAROT FALI