Singularity

İnsanoğlunun teknolojik gelişiminin son çeyrek yüzyılda ne kadar hızlı ilerlediğinin hepimiz farkındayız çünkü birebir yaşıyor ve gözlemleyebiliyoruz. Ortaokul ve lise çağlarımda cep telefonu ve internet kavramı yeni yeni hayatıma giriyordu. Şimdi internetsiz bir ortamda kendimi yalnız ve eksik hissediyorum. 80lerin başında çıkan ilk bilgisayarlardan Commodore 64’ü hatırlayan var mı? 64kilobitlik işlemci gücü vardı, Commorodre 64’ten on yıl sonra 90ların başında Amiga500 ile işlemci gücü 500kilobite çıktı. Bir kaç yıl sonra kişisel bilgisayarlar (PC) hayatımıza girdi ve o süreçten sonra işlemci teknolojisi inanılmaz bir hızla gelişmeye başladı. Aynı durum internet kullanımında da geçerli, 56 kilobitlik dial-up modem bağlantılarından wi-fi teknolojisine, fiber optik bağlantı hızlarına ulaştık. Hayatımızı doğrudan etkileyen teknolojik gelişmelerin arasındaki süreler akıl almaz bir hızla kısalıyor. Aslında bu hız bilimin her alanında kendini gösteriyor; canlıları klonlayabiliyor, nanoteknoloji sayesinde akıllı materyallerden eşyalar üretebiliyor, 3 boyutlu yazıcılar ile evde basit gereçleri kendimiz basabiliyoruz. İşte bu bilimsel gelişme hızının insanoğlunu götüreceği aşamaya veya çağa tehcnological singularity yani teknolojik tekillik adı veriliyor.
Teknolojik tekillikte insanoğlunun teknolojik gelişme hızı öyle bir noktaya erişecek ki her gün yepyeni ve çığır açan bir teknolojik buluş ile karşı karşıya kalacağız. Bu kuramın fikir babalarından Ray Kurzweil ve Vernor Vinge tekilliği teknolojik olarak süperzekanın yaratılması olarak açıklıyor ve günümüz insanı için tekillik sonrasında neler olabileceğini tahmin etmenin imkansız olacağını, bunun sebebinin de süperzekanın (buradaki süper zekanın insan mı yoksa insan benzeri bilgisayarlar mı olacağı da tartışılıyor) niyetinin veya yeteneklerinin ne olabileceğini şu anda kestirememiz olarak açıklıyorlar. Ray Kurzweil 2045 yılının bilgisayar tabanlı zekanın toplam insan beyingücünü geçeceği tarih olacağını öngörüyor ve teknolojik tekilliğin bu tarihte başlayabileceğini ileri sürüyor.
Bu kuramın savunucuları ayrıca teknolojik tekilliğin gerçekleşmesi durumunda yeni dünya düzenin nasıl olacağını, bu denli bir zeka patlamasının yararlı mı yoksa zararlı mı olacağını veya daha da karamsar bir senaryoda insanoğlunun varoluşuna bir tehdit oluşturup oluşturmayacağını da öngöremiyorlar.
Aslında her ne kadar bilimsel bir kuram olsa da, teknolojik atılımlar arasında süreler o kadar kısalıyor ki, bu kuramın gerçekleşme oranının çok yüksek olduğuna ben şahsen inanıyorum. Size biraz bilimkurgu romanı gibi geliyor olabilir, ama bir düşünün, bir kaç sene evvel bilim kurgu filmlerde seyrettiğimiz pek çok şey şu anda hayatımıza girmiş durumda, örneğin Google Glass önümüzdeki yıl içinde gündelik yaşamımızı kökünden değiştirecek, bilgisayarların işlemci güçleri ve kapasiteleri günden güne artıyor, internet ve akıllı cihazlar hayatımızın her noktasına girmiş durumda, genetik bilimi tahmin ettiğimizden çok daha hızlı ilerliyor. Atılımların ve teknolojinin hızını kestiremediğimiz bir süreçteyiz ve bu perspektiften bakıldığında tekillik aslında hiçte uzak görünmüyor.

INSTAGRAM

SOSYAL MEDYADA BİZ

58,698BeğenenlerBeğen
50,163TakipçilerTakip Et
879TakipçilerTakip Et
6,728TakipçilerTakip Et
1,569AboneAbone Ol

TAROT FALI