Oscar törenini ömrü hayatımda hiç canlı yayında izleyemedim, uykum geliyor ne yapayım, ertesi gün iş güç var değil mi ama? Hem de Pazartesi haftanın en zor günü, bugüne hazırlanmak, erken yatmak gerek yoksa çok kötü bir başlangıç kaçınılmaz, sonra tüm suçu Pazartesi ‘ye atmaca, bütün gün leyla gibi gezmece…
Tabi ki sabahına öğrendiğim ödül alanlar listesi beni hiç ama hiç şaşırtmadı. Julianne Moore zaten yıllardır hak ediyordu bu ödülü, bana kalsa 3. Oscar’ı falan olmalıydı… O ne zerafet, o ne asalet, kızıl saçlarına ayrı hastayım, mütevazi gülüşüne ayrı hastayım, büründüğü her karakterin hakkını vermesi beni fan listesinin başına taşıdı ve nihayet başarısını heykelcikle taçlandırdı. Ama o da ne? Zaten porselen gibi tenine giydiği beyaz elbise olmuş mu? İyice soluklaştırmış betini benzini. Elbiseyi Karl Lagerfeld’in kendisi tasarlamışmış, 27 kişi elbise için 987 saat çalışmışmış anlamam, beğenmedim. Oysa ki geçen hafta Bafta Ödül Töreni’ne giydiği kırmızı Tom Ford elbise yıkılıyordu, rengi alev alev yanıyor, saçları ve teni ile müthiş bir uyum sergiliyordu ve Tanrı kadını yarattı dedirtti resmen. Bana bunlarla gel Julianne bebeğim!!
Peki ya Theory of Everything ile en iyi erkek oyuncu Oscar’ını alan Eddie Redmayne’a ne demeli? Çocuk benden 2 yaş küçük!! Helal olsun diyorum ve kendi Oscar’ımı alacağım günü iple çekiyorum: Bana da bir heykelcik vermek isteyen çıkar elbet, pek tabii en iyi arkadaş, en mükemmel eş, en şahane abla, en hayırlı evlat, en çalışkan çalışan ödüllerini alabilirim ben de. Bu konuda eş, dost ve tanıdıkları aksiyon almaya davet ediyorum, bu hafta çiçek, çikolata, kart, tebrik maillerinizi beklerim, severim,öperim…
GÜNLÜK TAROT FALINIZ
