Ana SayfaMagazinYeşim Salkım kocasının sevişmesini istemiyor

Yeşim Salkım kocasının sevişmesini istemiyor

40 yaşına gelmiş, ikinci kez anne olmaya hazırlanan biri olarak kendini nasıl hissediyorsun?

– Çok iyi ve çok cesaretli. Cesur olmayan kadınlar hiçbir şey yapamaz. Koca boşayamaz, tek başlarına “hayır” diyerek çekip gidemez, patronlara resti çekemez, bir gazeteye girip de çay taşımaktan başlayıp müdürlüğe kadar yükselemez. Bu tip kadınların arkalarında hep birileri vardır ve o kadınlar da ne yazık ki zavallı kadınlardır. Onlar için etlerini ya da ruhlarını satmak da dahil her şey mubahtır. Ama bizler öyle değiliz. Kimin atına binersek onun türküsünü çığırmıyoruz!

Senin böyle bir dönemin oldu ama…

– Hayır, hayatımda hiç olmadı. O güce sahip olduktan sonra vazgeçmek çok zordur. Ben hiçbir zaman böyle bir şeye sahip olmadım, dolayısıyla çok da kolay vazgeçtim. Zoru seçenle, başka şeyleri seçen kadınlar zaten hemen fark edilir. Zoru seçen kadınlar da diğer kadınlar tarafından sevilmez. Mesela benim hiç kadın dostum yoktur, olmasın da zaten. Çünkü bir kadının en büyük düşmanı kadındır. Hele bizim mesleğin içindeki genç kuşağa bir bakıyorum, aman tanrım çok fena…

Nasıl fena?

– Bizim kuşak, yani 1990’lı yılların şarkıcıları, oyuncuları hiçbir zaman birbirini kırmadı. Hiçbiri birbirinin sevgilisine, kocasına yan gözle bile bakmadı. O yıllara ve sanatçıların bakın, böyle skandallar yoktur. Hep yaptıkları işler konuşulur. Bütün bu rezillikler 2000 yılından itibaren başladı. Gençlerin müzik zevkleri, kadın/erkek zevkleri, her şey değişti. 16 yaşındaki kızlar estetik yaptırmaya başladı, erkeklerin hepsi gay oldu, kadınlardan bıktılar çünkü. Kadınlar artık erkeklerin üzerine atlar oldu. Hanımefendilik kalmadı…

Bu anlamda kocana yönelik sıkıntılar yaşıyor musun?

– Ben kocamla ta ilk baştan konuştum. Ona bu camianın kadınlarının çok tehlikeli olduğunu anlattım. Ama gerçekten öyle. Bir şey oldu kadınlara, hepsinin içlerinde bir canavar var. Herkes birbirinin sevgilisini, kocasını ayartmaya çalışıyor. Tabii burada adamın huyu suyu da önemli. Eğer o adam sağlam durmayı başarıyorsa, bir yerden kurtarıyorsun. Ama o adam sağlam duramayıp, “Aman bir kereden bir şey olmaz” diyorsa, olmuyor işte. Bu camia küçük, hemen her şey duyulur yani. Hadi bizim camiayı geçelim, bir yerde oturuyoruz, ben olmama rağmen kocama bakıp saçma sapan hareketler yapan o kadar çok kadıncık var ki… Bazen kalkıp hepsinin saçını başını yolmak istiyorum!
Peki, hemen bu noktada bir şey sormak istiyorum, eşin (Hakan Eratik) geçen yaz Tuğba Büyüküstün ile “Yüreğine Sor” filmini çekti.

Duyduğuma göre eşine kolunu dayadı diye herkesin içinde Tuğba’yı azarlamışsın…

– Kızım sana söylüyorum, gelinim sen anla durumu olmuştur. (Gülüyor) Ya ben bu yeni yetme oyuncu kızlar hakkında fazla konuşmak istemiyorum. Allah onları ıslah etsin. Allah onları seyredenleri de ıslah etsin. ızleyici bu kızları görüyor, onları gerçekten öyle sanıyor. Bunların Cihangir’de nasıl yaşadığını, nasıl hayatları olduğunu bilmiyorlar. Ben çok iyi biliyorum. O yüzden Allah bu yapımcılara da akıl fikir versin yani. Ama Tuğba iyi bir kız, başarılı bir kız ve bekar. Allah tez zamanda başını bağlatır inşallah! Evlensin ki evliliğin ne olduğunu anlasın. Tabii ben bunu genel anlamda söylüyorum. Sadece Tuğba’ya ait değil bu sözüm… Onun yaşındakilerin hepsine…

Çok kıskançsın, değil mi?

– Eşimi kıskanmam gereken yerde kıskanırım, kıskanmamam gereken yerde kıskanmam. Hakan bu yaz Ali Özgentürk ile bir film çekti. Bu filmde onun çok ağır sevişme sahneleri var.

Biliyorum, “Görünmez” filmi… Rol gereği Sezen Aray’la sevişti.

– Evet… Sezen, “Sessiz Gemiler” filminde bizimle beraber oynamıştı. Kendisini çok severim. Her şeyin dozunu iyi ayarlar. Yani set içindeyken, set dışındayken diyaloglarını nasıl ayarlaması gerektiğini çok iyi bilir. Ben Sezen’in oradaki hareketlerine, Hakan ve tüm ekibe olan tavrına hayran kaldım. Ayrıca benim eşim de çok dozunda, ayarında olan bir adamdır. Dolayısıyla ortada kıskanılacak bir şey olmuyor. ışte bu tavırlar, hareketler çok önemli.

Madem konu filmden, sevişme sahnelerinden açıldı, sorayım: O çekimlere gittin mi?

– Evet, gittim. Uzaktan izledim. Ama çok sinirlendim ve Ali Özgentürk’ü boğmak istedim. Ve ona “60 yaşına gelmiş biri olarak kendi fantezilerini mi çekiyorsun” diye sormak istedim. O kadar sinirlendim yani. Sonuçta yapacak bir şey yok ama…

Peki, kocana “Bu sahneleri kabul etme” dedin mi?

– Oooo, o kadar çok dedim ki, kaç kez kavga ettik. Ama gerçekten yapacak bir şey yoktu. Bu arada o sahne iki kez çekildi, bunu biliyor musun?

Hayır, bilmiyorum…

– Evet, film yandığı için o sahneler iki kez çekildi. Ben de iki kez delirdim! ıkinci kez çekilmesi benim için çok ağır oldu. O yüzden sürekli Hakan’a “Öpüştünüz mü, koklaştınız, dokundun mu?” diye sordum. Halbuki hiç böyle bir kadın değildim. Hamilelikten midir, nedir… O dönem hamileliğimin ilk haftalarıydı çünkü.

Oysa sen de oyuncusun, bu işlerin içindesin…

– Evet, ama bunlar çok ağır. Bu film Kültür Bakanlığı’nın desteği ile çekildi. Umarım o sahneler kesilmiştir. Gerçekten ağır çünkü. Hülya Avşar’ın mastürbasyon sahnesi, bu sahnenin yanında solda sıfır kalır. Açıkçası bu sahnenin çekilmesinden Hakan da çok mutsuz oldu, ancak yapabileceği hiçbir şey yoktu. Çünkü bu sahneyi Ali Özgentürk sonradan yazmıştı. Sonuç olarak şunu söylemek isterim ki, bir oyuncu eşi olmak gerçekten çok zormuş, bunu gördüm.

Ama hep “Biz o sahneleri çekerken bir şey hissetmiyoruz” derler…

– Kim söylüyorsa yalan söylemiş. O yüzden hepsi birbirleriyle evleniyor, sevgili oluyor. Biz de Hakan’la öyle bir araya geldik, evlendik… Bir süre hissetmezsin, bir süreden sonra hissedersin, insanoğlusun çünkü. Beşer, şaşarsın yani. Kadınla erkek, ateşle barut durumudur… “Hissetmiyoruz” sözüne kesinlikle inanmıyorum. Hissetmiyorlar ama sonra evleniyorlar. Bu nasıl oluyor peki… O onunla aşk yaşıyor, o onun sevgilisiyle falan… Biz şarkıcılardan beter durumdalar! Oyunculuk Türkiye’de çok tehlikeli bir meslek. Kişi eşinden, yuvasından ayrı başka bir şehirde iş yapıyorsa, bu çok büyük risk taşıyor. Gözden ırak olan gönülden de ırak olur. Benim için bu böyledir. O yüzden kocanı, sevgilini setlerde yalnız bırakmayacaksın

Eşin eğer Hande Ataizi filmden ayrılmasaydı onunla sevişecekti, değil mi?

– Evet… (Gülüyor) Allah yüzüme baktı… Çok şükür yarabbi. Hakan beni arayıp bu müjdeli haberi verdiğinden inan çok derin bir ohh çektim. şimdi o da anne olacak, Allah sağlık, mutluluk versin ama ben kocamın Hande gibi güzel bir kızla sevişmesini istemezdim. Bu konuda bir şey daha söylemek istiyorum, biz Müslüman bir ülkeyiz. Dizi filmlere de bakıyorum, kimin eli kimin cebinde belli değil. Bu yapımcılar ve senaryo yazarları da bir tuhaf. Tamam, iki kız kardeş bir erkeğe âşık olur, olur ama bu toplumda binde bir görülür. Ama siz bunu devamlı yayınlarsanız, yüzde bir görülmeye başlar. Artık bu duruma bir dur denilmesi gerek. Bir sevişmedir, bir entrikadır, bir çıplaklıktır gidiyor dizilerde. Millet de oturup sevrediyor. Resmen röntgenci bir millet olduk.
Gülşen’in klibini izledim, şaşırdım. Ben bugüne kadar böyle bir klip çekmedim, çekebileceğimi de sanmıyorum. Çünkü seksilik ile pornografi arasında fark var. Pornografik görüntüler insanın göz zevkini bozuyor. Hatta çok iyi şarkı söylese de o kişiyi dinleyemiyorsun. Çünkü devamlı o görüntüye bakıyorsun. Mesela Tarkan da öyle… Sesini çok seviyorum, ama Elle dergisine verdiği pozları ona hiç yakıştırmadım yani. Röportajını da beğenmedim. Merak ediyorum, Tarkan neden böyle ben erkeğim erkeğim diye bağırıyor. Buna gerek yok ki… Bir de Tarkan yaşlandıkça güzelleşen biri değil ki, bu bir gerçek yani. Buna dikkat etmesi gerek. Artık o da 40 yaşına geldi. Bu yaştan sonra böyle şeyler yapmasın. Kenan Doğulu niye yapmıyor

INSTAGRAM

SOSYAL MEDYADA BİZ

58,698BeğenenlerBeğen
50,163TakipçilerTakip Et
879TakipçilerTakip Et
6,728TakipçilerTakip Et
1,569AboneAbone Ol

TAROT FALI