Öncelikle mottonuzla başlayalım. “Bir günüm hep hayalimin içinde geçiyor.” mottosuyla rüya gibi bir hayat yaşıyorsunuz. Bunu biraz açar mısınız?
2011 yılında blog’umu ilk yazmaya başladığımda koleksiyonların tanıtıldığı lansmanlara davet edilebilmek, moda haftalarına katılabilmek, seyahat ederek dünyayı farklı şekillerde keşfetmek ve bütün bunlardan taze içerikler üretip bunları paylaşabilmek benim en büyük hayalimdi. 2015 yılının başında kurumsal hayattan ayrılıp blog’umla ilerleme kararım bana hayallerimin kapısını da aralamış oldu. O yüzden her günüm aslında hem hayalimin içinde geçiyor, hem de yepyeni hayaller kurmama ve hedefler belirlememe yardımcı oluyor.
İnsanların o zamanlar kırmızı tabanlı ayakkabı olarak bildiği Christan Louboutin’i siz eskiden beri biliyordunuz. Moda dünyasına olan ilginiz nasıl başladı?
Modayı hep büyük bir heves ve merakla takip ettim. Koleksiyonların tüm detaylarına hakimdim, çok iyi bir dergi okuyucusuydum. Louboutin’in ayakkabılarını seneler önce keşfedip bilgisayarımda bir klasörde görsellerini biriktirirdim. Seneler sonra kendisiyle tanışma ve ayakkabımın altını imzalatma gibi bir şansım da oldu 🙂
Hiç bitmeyen seyahatler, fotoğraf bekleyen bir Instagram, özenle uyulması gereken bir güzellik rutini ve daha yapmanız gereken birçok şey var. Hepsiyle nasıl başa çıkıyorsunuz?
Aslında hikayemi paylaşarak, insanların kendi hayalleri her ne ise o hayallere ulaşabilmeleri için gerekli motivasyonu kendilerinde bulabilmeleri için ilham kaynağı olmak istiyorum. Bütün bu söyledikleriniz de benim için beni ve beni takip edenleri motive eden şeyler. O yüzden bütün bunları ve bunların görünmeyen kısımlarını büyük bir keyifle yapıyorum diyebilirim.
Sizi yurt dışındaki defilelerde de oldukça sık görmeye başladık. Avrupadaki defileler nasıl geçiyor? En çok hangi defile sizi etkiledi?
Moda devleri dediğimiz markaların defilelerine davet edilebilmek uzun seneleri alıyor, çünkü gerçek anlamda davetlileri ince eleyip sık dokuyorlar. Hem yabancı moda haftalarını hem ülkemizdeki moda haftalarını aslında aynı heyecanla takip ediyorum. Ama itiraf etmeliyim ki en büyük hayallerimden biri Karl Lagerfeld moda evini bırakmadan önce Grand Palais’de bir Chanel defilesini izleyebilmek.
Bir defileye gideceğiniz zaman kaç saatte hazırlanıyorsunuz?
Günlük hazırlanma sürem kadar zaman harcıyorumdur.
Kıyafetlerinizi önceden mi seçiyorsunuz yoksa bu süreç spontane mi oluyor?
Değişiyor, çünkü yurtdışındakiler için ister istemez önceden hazırlık yapmış olmanız gerekiyor. Zaten valiz hazırlama süreci epey sancılı oluyor 🙂
Tarzınızla dikkat çektiğiniz kadar güzelliğinizle de beğenileri topluyorsunuz. Güzel ve sağlıklı saçlarınızın sırrı nedir?
Çok teşekkür ederim. Sanırım genetik. Annemin de çok gür ve kıvırcık saçları vardı.
Günlük cilt bakımı rutininiz nasıl?
Cildimi mutlaka çok iyi temizliyorum, hyaluronic acid serumu ve gerekirse nemlendirici kullanıyorum. Ayrıca günlük olarak mutlaka yüzüme güneş koruyucu uyguluyorum. Bunlara eskiden hiç dikkat etmezdim ancak hepsinin faydasını gördüğüm için artık vazgeçemiyorum.
Yanınızdan asla ayırmadığınız bir güzellik ürünü var mı?
Parfüm ve ruj.
2015’te Trendus ile yaptığınız bir röportajda Alessandro Michele ve Gucci’nin inanılmaz değişimine hayran kaldığınızı söylemiştiniz. Hala daha açık ara farkla sizin kalbinizi Gucci mi fethediyor?
Hala her sezon ne yapmış diye mutlaka bakıyorum ancak son dönemde biraz tekerrüre düştüğünü düşündüğüm oluyor. Yine de onun vizyonunu her daim çok başarılı buluyorum.
Kendinize has bir tarzınız var. Ama yabancı bir blogger olsaydınız kim olurdunuz?
Böyle birşey hiç düşünmedim doğrusu, kendimden memnunum sanırım 🙂
Bizi bekleyen yeni projeleriniz var mı?
Var ama hayata geçmeleri için biraz daha zamana ihtiyacım var. Sanırım 2019 gibi daha net konuşabileceğiz 🙂
Geleceğin bloggerlarına tavsiye vermek ister misiniz?
Lütfen çok ama çok üretin, yazın, araştırın ve imrendirici değil, ilham verici olmaya özen gösterin.
GÜNLÜK TAROT FALINIZ
